Sayfalar

PUSULA-2023

22 Temmuz 2010 Perşembe

YOKSA AKP KÜRT DEVLETİNİ TANIDI(MI)?



Davutoğlu Kürdistan Dedi

Türkiye bugüne kadar " Kuzey Irak "," Irak'ın Kuzeyi "ve" Irak Kurt Bölgesi " olarak ifadelendirdiği Resmi söyleminde Radikal BİR değişikliğe gitti


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu , tip kez Irak'ın kuzeyi Click "Kürdistan" ifadesini kullandı . Dışişleri Bakanı Davutoğlu 15 Bölümleri akşamı Süleymaniye'de BİR otelde çıkan yangında 28 kişinin hayatını kaybetmesi , 22 kişinin yaralanması nedeniyle İMKB Barzani'ye başsağlığı mesajı gönderdi . Kurt internet sitelerindeki HABERE edat Davutoğlu , mesajında Barzani'ye , " Irak Kürdistanı Bölgesi Başkanı Sayın Başkan Mesud Barzani " diye hitap etti . 2010/07/22 VATAN

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Fırat , " Aslında orası Kürdistan " Dedi .
 
Dengir Fırat : ' Orası Kürdistan'Dengir Fırat : Aslında orası Kürdistan . Yani biz oraya Kürdistan demesek de Kurt Bölgesi yahut ISTE Kuzey Irak da desek , Irak Anayasası'na edat orası Kürdistan .

AK Parti Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat , hükümet üyelerinin Kuzey Irak demesini eleştirdi .

Fırat , " Aslında orası Kürdistan " Dedi . Kuzey Irak'a giden Fırat , AKnews ajansının sorularını yanıtladı .

" Siz Kürdistan Bölgesi diyorsunuz AMA Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Atalay , ' Kuzey Irak Yönetimi ' ifadesini kullanıyor . BİR alışkanlığın sonucu mu met , yoksa Özel BİR tercih mi ? " sorusunu şöyle yanıtladı :

"Bir alışkanlık , tabii ki Uzun Yillar bırakın Kürdistan'ı , Kurt kelimesi safra Büyük sorun yaratıyordu . Anayasada ' Kürdistan Bölgesi ' olarak belirtilmiş . İran'da da Kürdistan var . Ayşe psikolojik BİR Sey herhalde , nedense Türkiye'de met PEK söylenmiyor . Aslında orası Kürdistan . Yani biz oraya Kürdistan demesek de Kurt Bölgesi yahut ISTE Kuzey Irak da desek , Irak Anayasası'na edat orası Kürdistan . Dünya da orayı Kürdistan olarak biliyor , dolayısıyla biz söylemişiz söylememişiz cok fazla BİR değişim olmayacaktır . İnşallah coğ Buna alışacaklar Zaman içinde . "
04 Ocak 2010 - Basından

21 Temmuz 2010 Çarşamba

(İHANETİN ÖTEKİ YÜZÜ-3) BÜYÜK PLAN: ÖNCE BM GÖZETİMİNDE PKK'NIN SİLAH BIRAKILMASI SAĞLANACAK DAHA SONRA SÖZDE DEMOKRATİK ÖZERKLİK ADI ALTINDA SELF DETERMİNASYON TALEBİYLE BÖLGEDE KÜRT NÜFUSUNA DAYALI HALK OYLAMASI YAPILARAK FİİLİ DURUM OLUŞTURULACAK DAHA SONRA TÜRKİYE-İRAN VE SURİYE PARÇALANIP 1948 İSRAİL DEVLETİNİN KURULMASI ÖRNEĞİNDE OLDUĞU GİBİ GİBİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖNCÜLÜĞÜNDE BÖLGEDE BİR KÜRT DEVLETİ KURULACAK



















PKK: BM gözetiminde koşullu silah bırakabiliriz


PKK'nın Kuzey Irak'taki lideri Murat Karayılan, BBC'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'deki Kürtlere daha fazla siyasi ve kültürel haklar verilmesi karşılığı silah bırakmak istediklerini söyledi.

Karayılan, çağrıları reddedilirse, bağımsızlık ilan etmek zorunda kalacaklarını söyledi

BBC muhabiri Gabriel Gatehouse'a Kuzey Irak'taki gizli bir kampta mülakat veren Murat Karayılan, devletin bir ateşkese "Evet" demesi ve belli koşulları karşılaması durumunda, Birleşmiş Milletler gözetiminde silah bırakmaları için militanlara çağrı yapmaya hazır olduğunu belirtti.

Murat Karayılan, "Eğer Kürt Sorunu diyalogla demokratik bir şekilde çözülürse, silahlarımızı bırakacağız. Bu durumda silah taşımayacağız" dedi.

Karayılan, Türkiye hükümetinin bunu reddetmesi halinde bağımsızlık ilan etmek zorunda kalacaklarını söyledi.

Murat Karayılan'ın PKK'nın silah bırakması için öne sürdüğü şartlar arasında Kürt siyasetçilerin tutuklanmalarına son verilmesi ve Kürt sivillere yöneldiğini belirttiği saldırıların son bulması da var.

'Teröristlerin açıklamalarını yorumlama alışkanlığımız yok'

Karayılan'ın açıklamalarıyla ilgili görüşlerine başvurmak üzere BBC'nin konuştuğu Türkiye hükümetinden bir yetkili ise "Devletin teröristlerin açıklamaları üzerine yorum yapmak gibi bir alışkanlığı olmadığını" ifade etti.

PKK, Türkiye'nin yanı sıra birçok Batılı ülke tarafından da "terör örgütü" olarak görülüyor.

Örgüt 2009 yılı Nisan ayında "aktif savunma" ya da "meşru savunma" olarak andığı durumlar dışında ateşkes kararı aldığını açıklamıştı.

Ancak barış sürecinin başarısız olmasından Türkiye'yi sorumlu tutan PKK bir süre önce tek taraflı ateşkese son vermişti.

PKK'nın dün Hakkari'nin Çukurca ve Van'ın Gürpınar ilçelerinde düzenlediği saldırılar sonrası çıkan çatışmalarda yedi asker ölmüştü.

Yaşamlarını yitiren askerler bugün Tokat, Nevşehir, Hatay, Gaziantep, Manisa, Bursa ve Adana'da düzenlenecek törenlerle toprağa verilecek.

BBC-21.07.2010


BM arabulucu olsun, silahlar kampa bırakılsın


Ahmet Türk, tekrar toplanacaklarını söyleyerek, “Türk aydınları da davet edeceğiz” dedi


DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, PKK’nın eylemsizlik kararının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, BM arabulucu olabilir, silahlar kampa bırakılabilir. Bu şansı bir daha yakalayamayabiliriz” dedi. Türk, DTK’nın bu hafta yapılacak toplantısında ateşkesin kalıcı olmasının şartlarının değerlendirileceğini söyledi.

DTP’nin eski Genel Başkanı, Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Ahmet Türk, Kürt sorununun çözümü için BM’nin “arabuluculuk rolü üstlenebileceğini” söyledi. VATAN’ın sorularını yanıtlayan Türk, PKK’nın eylemsizlik kararının çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek,şöyle konuştu:

“Bu son sürecin iyi değerlerlendirilememesi durumunda belki bir daha bu şansı yakalayamabiliriz. Bu nedenle herkesin meseleyi ciddiyetle tartışması ve bu sorunun sona erdirilmesi konusunda herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Biz elimizi taşın altına koymaya ve üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Dünyada hiçbir sorun tek taraflı iyi niyetle çözülmez. Karşılıklı olarak nelerin yapılabileceği konusunda değerlendirme yapmak gerekiyor. Gerçekten toplumun kavrayabileceği adımların atılması konusunda da ortak diyalogun başlaması gerekiyor. Bunları gerçekleştirebilirsek sorun çözülemeyecek sorun değil.”

“Kürt sorunu artık bir çözüm sürecine girdi” diyen Türk, uluslararası bir gücün “arabuluculuk rolu” üstlenmesinin de sorunun çözümünde önemli bir faktör olacağını ifade etti. Türk, “BM, Afganistan ve Irak’ta faaliyet gösteriyor. Her iki ülkede de iç çatışmalar nedeniyle BM devreye girdi. BM’nin 30 yıldır sürdürülen bu çatışmalı durumun sona erdirilmesi için rol alması tabii kii önemli” dedi. Türk, PKK’nın eylemsizlik kararının karşılık bulması durumunda BM’nin gözetiminde bir kamp oluşturularak, silahların teslim edilebileceğini söyledi.

Kartal: Sorunu çözelim

PKK üst düzey yöneticisi Remzi Kartal ise, PKK’nın ‘ateşkes’ değil, ‘eylemsizlik’ kararı açıkladığına dikkat çekti. Kartal, “PKK’nın eylemsizlik kararının karşılık bulması durumunda, vicdanları tatmin edecek bir ortam söz konusu olursa ve demoktatik talepler yerine getirilirse, örgütün silahları bırakması için BM devreye girebilir. Örgüt, silahları BM’nin göstereceği bir kampa teslim eder. Sorunun çözümü için diyalog şart. Hem Türk hem de Kürt analar ağlıyor. Bu sorunu çözelim” diye konuştu.

DTK, olağanüstü toplanıyor

Kürt siyasetine ilişkin belirleyici kararların alındığı, BDP’nin üst kurulu olarak kabul edilen Demokratik Toplum Kongresi (DTK), 21-22 Ağustos tarihleri arasında Diyarbakır’da olağanüstü toplanacak. Kurulun eş başkanlığına getirilen Ahmet Türk, DTK’nın yeniden yapılanma sürecinde olduğunu belirterek, bundan sonra kurulda ateşkesin kalıcı olmasının şartlarının aranacağını söyledi. Türk, DTK toplantılarına sorunun çözümüne katkı sunan tüm aydınların davet edileceğini de belirtti.

DTK’nın eş başkanlığına Diyarbakır’da 14-15 Ağustos’ta yapılan son toplantısında kapatılan DTP’nin eski genel başkanı Ahmet Türk ve yine kapatılan DTP’nin eski Diyarbakır milletvekili Aysel Tuğluk getirildi. Kürt sorunun çözümü için “Parlamentoyu” göstererek, siyasi geçmişlerinde ılımlı bir politika sürdüren Türk ve Tuğluk’un bu göreve getirilmeleri, Kürt sorununun çözümü için olumlu bir adım olarak yorumlanmıştı. Nitekim, Türk ve Tuğluk’un DTK’nın eş başkanlıklarına getirildikleri son DTK toplantısında çift taraflı ateşkes çağrısı yapıldı. DTK’nın çağrısı PKK’da karşılık buldu ve referandum tarihi de kapsayan eylemsizlik kararı açıklandı. DTK’nın çağrısı ve PKK’nın eylemsizlik açıklaması Türk siyasetinde de olumlu karşılık buldu.

DTK Eş Başkanı Ahmet Türk Kürt sorunun çözümü ve barış süreci konusunda yoğunlaşılacağını söyleyerek, “Bu süreçte bize düşen görevler, hükümete düşen görevler nelerdir bunları tartışacağız. Kürtlerin talepleri neler bunları tartışıp netleştireceğiz. Bu toplantılarda sadece Kürt aydınlar değil, sorunun çözümüne katkı sunan tüm Türk aydınları da davet edeceğiz” diye konuştu.

Hale GÖNÜLTAŞ / VATAN





DTP'DEN ETNİK NÜFUS SAYIMI TALEBİ!.. KİM NE KADARDA BELLİ OLSUNTBMM Genel Kurulunda, BDP'nin, "etnik nüfus yapısının belirlenmesine" ilişkin Meclis araştırması açılması önergesinin bugün görüşülmesi sırasında BDP'li Sırrı Sakık ile Eskişehir Bağımsız Milletvekili Tayfun İçli arasında tartışma yaşandı.


DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ilginç bir öneride bulunarak, “Etnik sayım yapılsın” dedi. 21 Kasım 2009 Cumartesi 10:45DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ilginç bir öneride bulunarak, “Etnik sayım yapılsın” dedi.

Kaplan, 2011 sonundaki sayımda TÜİK’in etnik kökenin yanı sıra din ve mezhebi de sorması gerektiğini belirterek, “Herkes kendini sayıyor. Kim, ne kadar, gerçek çıksın ortaya” diye konuştu.

DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, ‘etnik sayım’ yapılmasını önererek, “Kim, ne kadar çıksın ortaya” dedi. Kaplan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, 2011 sonunda sayım yapacak olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), vatandaşların etnik kökenlerine göre sayılarını tespit etmesi gerektiğini savundu.

1965’te soruldu

Kaplan, bu önerisinin gerekçesini açıklarken, “1965’teki sayımda yurttaşlara kökenleri ve dinleriyle ilgili sorular da sorulduğunu” anımsattı. Bu araştırmada etnik kökenin yanı sıra kişiye dini ve mezhebinin de sorulması gerektiğini belirten Kaplan, “Herkes kendini sayıyor, bakıyorsunuz toplamda nüfus 200 milyona çıkıyor. Şimdi de aynı şekilde sorulsun ve kim ne kadar gerçek çıksın ortaya” dedi.

Müthiş sonuç sağlar

Türkiye’nin politikalarını oluşturmakta kullandığı bütün araştırmaları yapmakla görevli istatistik kurumu olan TÜİK’in bu konudaki araştırmayı da yapması gerektiğini belirten Kaplan, söyle konuştu: “Bu Türkiye için müthiş bir sonuç ortaya çıkar. Eğitimden kültürel taleplere, TV yayınlarına kadar toplumsal ihtiyaç ve talepler ile bunların karşılanması konusunda önemli katkı sağlar. Örneğin 5 milyon ile 20 milyonun ihtiyacı ile taleplerinin karşılanması farklı olur.”

İl isimleri değişsin

Bu arada, Tunceli’nin adının `Dersim’ olarak değiştirilmesi tartışılırken, dün Şanlıurfa’ya gelen DTP milletvekilleri Gülten Kışanak, Ayla Akat Ata ve İbrahim Binici, bölgedeki kentlerden Diyarbakır’ın “Amed”, Şanlıurfa’nın “Rıha”, Batman’ın ise “Elih” olarak adlarının değiştirilmesini istedi.

21.11.2009 Basından


TBMM Genel Kurulunda, BDP'nin, "etnik nüfus yapısının belirlenmesine" ilişkin Meclis araştırması açılması önergesinin bugün görüşülmesi yönündeki grup önerisi kabul edilmedi.

Danışma Kurulunun toplanamaması nedeniyle BDP, etnik nüfus yapısının belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin görüşmelerin bugün yapılması için grup önerisi getirdi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, öneri lehinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de 30 farklı kültür bulunduğu, 36 farklı dil konuşulduğunun ifade edildiğini belirtti. Etnik kimlik haritası çıkarılması gerektiğini savunan Tuncel, bu haritanın "sorunların tartışılması ve Kürt sorunu açısından önemli bir veri oluşturacağını" söyledi.

Tuncel, "Türkiye'de yaşayan herkes Türktür" yaklaşımının sorunların çözümüne yararı olmadığını savunarak, devletin dini, etnik kimliği ve cinsiyetinin olmaması gerektiğini kaydetti.

BDP'nin grup önerisi kabul edilmedi.
07.07.2010 CNN TÜRK

ALLAH KONUŞTURUYOR - NİHAYET BÖLÜCÜLÜK TEHLİKESİNİN FARKINA VARDINIZ(MI)?


AKP’li vekil: Böyle giderse Türkler azınlık olacak

AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in şaşırtan açıklaması

“Kürtler artık her şeyi eline alıyor. Böyle giderse Türkler azınlık olacak."

AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, Yahşihan İlçesi'ni ziyareti sırasında bir sohbette “Kürtler artık her şeyi eline alıyor. Böyle giderse Türkler azınlık olacak. ‘Bir zamanlar Türkler varmış’ diyecekler” dediği ileri sürüldü.


KÜRTLER HER ŞEYİ ELE ALIYOR

Kırıkkale'de yayımlanan yerel Yenigün gazetesinin, ‘Kürtler her şeyi ele alıyor’ manşetiyle verdiği haberde, Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in, Yahşihan İlçesi'ni ziyareti sırasında bu sözleri sarf ettiği ileri sürüldü. Gazetedeki habere göre Erdem, halkla sohbeti sırasında rehavetten kurtulunması gerektiğini söyledi. Gazetenin haberine göre Vahit Erdem şunları söyledi:


KÜRTLER ARTIK ÇOK ÇALIŞIYOR

“Türkiye’ye bakacak olursak; Karedeniz insanları çok çalışkan olur. Kimileri ticaret yapar, üretim yapar zengin olur. Kimisi de okur doktor olur, avukat olur. Her iki başbakanımız da birisi Mesut Yılmaz birisi Recep Tayyip Erdoğan Rizeli'dir. Buradan örnek verebiliriz. Orta Anadolu insanımızı ise rehavet bürümüş durumda. Şöyle genel bir şekilde bakacak olursak, Kürtler artık çok çalışıyor. Her şeyi ellerine almaya başlıyorlar. Yakında Türkler azınlık olacak ve bir zamanlar Türkler varmış diyecekler. Bir an önce gözümüzü açmamız lazım. Çalışkan olmak zorundayız.”

Doğan Haber Ajansı-21.07.2010


Tüzmen'den bayrak çıkışı

Devlet eski Bakanı ve AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen PKK Terör örgütünü ve BDP'yi işaret ederek, "Bu bayrağın altında yaşayıp bu ülkenin suyunu ekmeğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etmemesi gibi bir şerefsizlik varsa, o zaman biz onlara diyoruz ki, onlar şerefsizdir. Bunların hangi kurum ve kuruluşlara uzantıları, kim nerede olursa olsun hangi mevkide olursa olsun onlarda şerefsizdir" dedi.

Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in Kürtler her şeyi ellerine geçiriyorlar yakında Türkler azınlıkta kalacak açıklamasına yönelik değerlendirmede bulunan Tüzmen, bu açıklamada bir ayrımcılık olmadığını Anayasa'daki Türk Milleti kavramının Türk bayrağı altında yaşan herkesi kapsadığını söyledi. Tüzmen, Türk bayrağı altında yaşan herkesin Türk olarak adlandırıldığını söyledi.

Tüzmen, PKK Terör örgütü ve BDP'yi işaret ederek, "şerefsizler" ifadesini kullandı. 3 kez "şerefsiz" diyen Tüzmen, şöyle konuştu:

"Bu bayrağın altında yaşayıp bu ülkenin suyunu ekmeğini paylaşan insanların bu bayrağı kabul etmemesi gibi bir şerefsizlik varsa, o zaman biz onlara diyoruz ki, onlar şerefsizdir. Bunların hangi kurum ve kuruluşlara uzantıları, kim nerede olursa olsun hangi mevkide olursa olsun onlarda şerefsizdir" dedi.(ANKA)

21 Temmuz 2010, Çarşamba


ABD İRAN'A KARŞI PKK'DAN KANDİL İÇİN İZİN İSTEDİ




ABD PKK'dan izin istedi


TAHRAN - DHA

İran’ın Fars Haber Ajansı (FNA), ABD yönetiminin PKK’dan, İran’a muhalif Halkın Mücahitleri Örgütü’nün Türkiye-Irak-İran sınırında bulunan Kandil dağında konuşlanması için izin verilmesini istediğini öne sürdü. Ajans iddianın, kendilerine konuşan ve kimliği kendileri tarafından gizli tutulan üst düzey bir PKK mensubu tarafından dile getirildiğini iddia etti.

FNA’ya göre aynı üst düzey PKK’lı, örgütün Kandil dağının İran sınırına yakın kesiminde konuşlanmasına izin verilmesine karşılık, Washington’un, Türkiye’nin Kandil’e yönelik harekatlarını engellemeyi önerdiğini ileri sürdü.

Fars Haber Ajansı’na konuşan PKK’lı, örgütün bu öneriyi düşündüğünü belirtti, ancak konuyla ilgili başka bir ayrıntı vermedi.

PKK gibi Halkın Mücahitleri Örgütü de ABD’nin terör örgütleri listesinde bulunuyor. Yine bu örgüt de Irak sınırları içinde üslenmiş durumda. Örgütün lideri olduğu belirtilen Meryem Recevi ise başta Fransa olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde kalıyor.21.07.2010-Gazete Vatan

ABD'nin en prestijli basın ödülü Pulitzer sahibi Seymour Hersh, Vietnam'daki My Lai katliamı ve Irak'taki Ebu Garip işkence skandalını da deşifre eden isim...

Washington İran'a PJAK'la saldıracak

Ünlü gazeteci son yazısında, PJAK'ın da aralarında bulunduğu terör örgütlerinin İran'a karşı ABD tarafından desteklendiğini yazdı.....

ABD'nin önde gelen gazetecilerinden Seymour Hersh, New Yorker dergisinde yer alan dünkü yazısında ABD'nin İran'ı içten çökertme planını yazdı. Hersh yazısında, ABD Başkanı George W. Bush tarafından imzalanmış Başkanlık Kararı" adlı belgeden alıntılara yer verdi. ABD Kongresi'nin geçen yıl, İran'ı istikrarsızlaştırmaya yönelik gizli operasyonlara hız verilmesi konusunda anlaştıklarını belirtti.

400 MİLYON DOLAR BÜTÇE

Hersh, Bush'un İran'da yönetimi devirmek için sürdürülen gizli operasyonlar için 400 milyon dolar ayırdığını kaydetti. Bu amaçla aralarında PJAK, Halkın Mücahitleri Örgütü ve Cundullah gibi terör örgütlerine silah ve para aktarıldığını, yönetime muhalif etnik grupların ayaklanması için ortam hazırlandığını yazdı. Ülkedeki Kürt, Azeri, Arap ve Belucilere ABD gizli ajanları tarafından para ve silah yardımı yapıldığını belirtti. Hersh, "İran'a yönelik dizi operasyonlar yapılması yeni değil. ABD Özel Operasyonlar Güçleri geçen yıldan beri Güney Irak'ta buna yönelik sınır ötesi operasyonları düzenliyor" diye yazdı. Hersh, söz konusu operasyonların, İran Devrim Muhafızları'nın komando kanadı El Kuds üyelerinin ele geçirilmesi ve Irak'a getirilerek sorguya çekilmesi ve "yüksek öneme sahip hedeflerin yakalanması veya öldürülmesini" de içerdiğini belirtti.

Sunday Telegraph

İsrail istihbarat servisi Mossad'ın eski lideri Shabtai Shavit: İsrail'in İran'ı hedef almak için önünde sadece 12 ayı var...

Observer

İran nokta atışıyla vurulamaz. Sadece Natanz'ı ortadan kaldırmak için 80 tane 2 bin 500 kg.'lik bomba gerekli.

Sunday Times

İran, İsrail'in Dimona nükleer tesisini vurmaya hazırlanıyor. Şahab-3B füzelerinin menzilleri İsrail'i vuracak şekilde ayarlandı.

Muttaki

İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, "İsrail'in bize saldıracak durumu yok. Böyle bir hareketin sonuçlarının ne olacağını kendileri de çok iyi biliyor. 30 Haziran 2008 Sabah gazetesi

ABD teröre verdiği desteği sürdürüyor

Her fırsatta diğer ülkeleri teröre destek vermekle suçlayan, dünya üzerinde kurmaya çalıştığı hegemonya için tehdit olarak gördüğü ülkeleri şer eksenine dahil edip ekonomik ve askeri yaptırımlar uygulayan ABD’nin kendi çıkarları lehine hareket eden terör örgütlerini desteklediği bir kez daha ortaya çıktı.

İngiliz The Daily Times gazetesinde Damien McElroy imzasıyla yayınlanan habere göre ABD’li subaylar Kürt terör örgütleri ile düzenli olarak görüşmeler yapmayı sürdürüyor. Daha önce de Kandil Dağı’nda PKK ile görüştüğü fotoğraflar ile kanıtlanan, ölü ele geçirilen teröristlerin üzerinde kendi yapımı M-16 silahları çıkan ABD’nin uzun zamandan beri Murat Karayılan ile görüştüğü bildirildi.

Hiçbir helikopteri olmamasına karşın PKK kamplarında ışıklandırılmış helikopter pistleri olduğunu söyleyen Damien McElroy, Amerikalı subayların helikopterler aracılığı ile düzenli olarak PKK kamplarını ziyaret ettiğini ve Irak’taki bazı bölgelerin güvenliği konusunda görevlendirilen ABD merkezli özel güvenlik şirketlerine ait birçok otomobile bu kamplarda rastlanıldığı açıkladı.

ABD’nin Irak’taki karışıklığın sorumlusu olarak gösterdiği İran da Amerika ve İngiltere’yi teröristlere askeri eğitim ve lojistik destek vermekle suçluyor. İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani, ABD’yi PKK’nın İran kolu olan PJAK’a silah vermekle suçladı. Laricani ayrıca Damien McElroy’un açıklamalarını doğrularcasına ABD’li yetkililerin teröristlerle ve bölgedeki bazı (!) istihbarat örgütleriyle görüştüğünü belirtti. “ABD’nin, Bağdat büyükelçisinin terörist gruplarla görüştüğü ortaya çıktı” diyen Laricani bu konuda ellerinde belgeler bulunduğunu da açıkladı. ABD’li yetkililerin bu savlarla ilgili açıklamaları ise her zamanki gibi. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Yarbay Jonathan Withington, Washington Post gazetesine “PJAK’a herhangi bir destek verildiği yolunda bilgim yok” açıklaması yapsa da mızrak artık çuvala sımıyor. ABD’nin terör örgütlerine verdiği destek artık herkes tarafından bilinen bir gerçek durumuna geldi. General Petraeus’un tehdit haritasında PKK her ne kadar Irak’ta istikrarı bozan bir terör örgütü olarak gösterilse de, ABD yönetimi halen benim teröristim iyidir anlayışını sürdürüyor. Bu anlayış sürdüğü sürece de ABD’yi daha çok 11 Eylüller bekliyor.
Basından
Bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşılarından Murat Karayılan, bir ABD düşünce kuruluşuna itiraf gibi demeç verdi: ABD ve İngiltere, Kürt sorununa kendilerince bir çözüm getirecek. ABD, Türkiye’nin bizi bitirmesine izin vermez!




Amerika, PKK’ nın bitmesini istemez

Türkiye’ye yönelik küstahça açıklamalarda bulunan PKK’nın elebaşlarından Karayılan, “ABD ve İngiltere, Kürt sorununa kendilerince bir çözüm getirmek istemektedirler” dedi.

Terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Murat Karayılan, ABD’nin Irak’tan geri çekilme sürecine girdiğini ve bölgeyi bu nedenle yeniden dizayn etmek istediğini söyledi. Terörist Karayılan, Washington‘daki düşünce kuruluşu Jamestown Foundation’a konuştu. Karayılan, Türkiye ve ’Kürdistan’ın bir enerji koridoru olacağı gerçeğinden hareketle dikkatlerin ’Kürt sorunu’ üzerine çekildiğini dile getirdi.

Devlet özür dilesin

AKP hükümetinin bu süreçte bu nedenle ’Kürt açılımı’nı başlattığını söyleyen Karayılan, ’Türkiye’nin bugün Kürt sorununun çözümünde ortaya koydukları yetersizdir. Dünyanın her tarafında müzakereler çözümler iki taraflıdır. Türkiye bugün PKK’yi görmezden geliyor. Sorunu kendi kendine çözmek istiyor “ dedi. Türk devletinin Irak hükümeti, İran ve ABD’yle yaptığı görüşmelerde Kürt hareketine karşı askeri eylemlilik istemini ortaya koyduğunu ifade eden terörist Karayılan, bu klasik yaklaşımların sergilemeleri durumunda direniş göstereceklerini dile getirdi. Konuşmasında af konusunda da değinen Karayılan, şu küstah sözleri sarfetti: ”

’Adım atın’ dediler

Biz genel affı tartışmıyoruz. Kim kimi affedecek. Beni affedecekler mi? Onbinlerce faili meşhul cinayetten bahsediyoruz. Onları kim affedecek. Af çift taraflı olmalı. Her iki taraf birbirini affetmeli ve Türk devleti Kürt halkından özür dilemeli. PKK’lı terörist Karayılan, “Türkiye’ye Kürt sorununun çözülmesi konusunda adım atılması gerektiğini söylediler. ABD’nin Kürt sorununun çözümünü istediği söylenebilir. Ben ABD’nin Türkiye’nin tavrından bağımsız olarak Kürt sorununa çözüm istediğine inanıyorum. ABD, Türkiye’ye PKK’yi bitirmesi için izin vermeyecektir. Bugün ABD ve İngiltere Kürt sorununa kendilerince bir çözüm getirmek istemektedirler” diye konuştu.

26/09/2009 / YENİÇAĞ GZT.



KIBRIS BARIŞ HAREKATININ TARİHİ YIL DÖNÜMÜNDE KIBRIS İÇİN TEK ÇÖZÜM YOLU: KIBRIS'IN(KKTC'NİN) TÜRKİYE'YE BAĞLANMASIDIR



KIBRIS BARIŞ HAREKATININ YIL DÖNÜMÜNDE KIBRIS İÇİN TEK ÇÖZÜM YOLU HATAY ÖRNEĞİNDE OLDUĞU GİBİ KIBRIS'IN YAPILACAK BİR SEÇİMLE TÜRKİYEYE BAĞLANMASI, YAVRU VATANIN ANA VATANLA KAYNAŞMASIDIR.
BUNUN KARŞISINDAKİ TÜM ÖNERİLER VE TEZLER BÜYÜK TÜRK ÜLKÜSÜNE VE YÜCE TÜRK VARLIĞINA İHANETTİR.
ŞEHİT KANLARIYLA SULANAN TOPRAK ŞEHİT KANI DÖKÜLMEDİKÇE GERİ VERİLMEYECEKTİR.
  ANNAN PLANI VE AB DAYATMALARI KIBRISTAKİ TÜRK VARLIĞINA SON VERME VE KIBRISTAKİ TÜRK HAKİMİYETİNİ YOK ETME PLANLARIDIR.
TÜRKİYE BU OYUNA GELMEMELİ BÜYÜK TÜRK DEVLETİ DEVLET-İ ALİ OSMANLININ EMPERYALİST GÜÇLERCE YIKILMAYA BAŞLANDIĞI 1699 KARLOFÇA ANLAŞMASINDAN SONRA GERİ ALINAN SON TÜRK TOPRAĞI KIBRIS EMPERYALİST KÜRESEL SÖMÜRGECİLERE PEŞKEŞ ÇEKİLMEMELİDİR.
KIBRIS TÜRK'TÜR TÜRK KALACAKTIR.
YAŞASIN BÜYÜK TÜRK BİRLİĞİ VE BÜYÜK TÜRK ÜLKÜSÜ

(İHANETİN ÖTEKİ YÜZÜ-2)DEMOKRATİK ÖZERKLİK ADI ALTINDA TÜRİYEYİ BÖLME PLANLARI VE TÜRK MİLLETİNI YOK ETME ÇABALARI


Kürtler’den demokratik özerklik atağı


BDP’li belediyeler ve PKK lideri demokratik özerklik ilan edeceklerini açıkladı

BDP'li belediyelerin yerel özerklik kararından sonra PKK liderlerinden Cemil Bayık da yakında “demokratik özerklik” ilan edeceklerini açıkladı.


Diyarbakır’da geçen hafta sonu toplanarak “merkezi hükümetten tamamen bağımsız hale gelmek için mücadele edilmesi” kararı alan BDP’li belediyelerin, bu kararı tartışılırken, sürpriz bir açıklama da PKK’dan geldi.

EN YAKIN ZAMANDA DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLAN EDECEKLER

PKK’nın lider kadrosundan Cemil Bayık, yakın bir zamanda “demokratik özerkliği” ilan edeceklerini söyledi. Fırat Haber Ajansı‘na konuşan Cemil Bayık şunları söyledi: “Eğer Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü için tek yanlı çaba gösterdiysek, amacımız demokratik özerklik çerçevesinde bir siyasi çözüm ortaya çıkarmaktı. Bu çabaların amacı demokratik özerkliği geliştirmekti. Yani Türkiye sınırları içerisinde Türk devletiyle Kürt toplumunun ilişkilerini demokratik özerklik temelinde çözmek istedik. Türk devleti en makul çözüm olan bu yaklaşımımıza olumsuz karşılık verince bizim sorunu demokratik siyasal yöntemle ve demokratik özerklik temelinde çözme çabalarımız sabote edilmiş oldu. Onun için demokratik özerkliği şimdi kendi mücadelemizle pratikte gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

TÜRK DEVLETİ YANAŞIRSA BİRLİKTE ÇÖZERİZ

Kürt sorununu bu temelde çözmek istiyoruz. Eğer Türk devleti çözüme yanaşırsa, biz demokratik özerkliği Türk devletiyle gerçekleştiririz. Kürt sorununu bu temelde devletle müzakere temelinde çözmüş oluruz. Türk devleti buna gelmezse, Kürt sorununu demokratik özerklik temelinde yine çözeriz. Şimdi yapmak istediğimiz de budur. Yakında bunun resmî ilanını da yapacağız.”

99 BELEDİYE ORTAK KARAR VERDİ

Geçen hafta Diyarbakır’da toplanan BDP’li belediye başkanları ve İl Genel Meclis üyeleri, belediyelerin merkezî hükümetten tamamen bağımsız hale gelmesi için mücadele edilmesi kararı almıştı. BDP’liler, tartışma yaratacak bu kararı, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na dayandırmıştı. BDP’nin elinde bir büyükşehir, yedi il, 51 ilçe ve 40 belde olmak üzere toplam 99 belediye başkanlığı bulunuyor. (Taraf)


Demokratik özerklik istiyoruz 31 Ekim 2007


Demokratik Toplum Partisi (DTP) öncülüğünde Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi sona erdi.

DTP milletvekili Ayla Akat Ata’nın da yer aldığı toplantıda sonuç bildirgesini okuyan DTP Genel Başkan Vekili Nurettin Demirtaş şunları söyledi: "Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununa demokratik çözüm yaklaşımını son derece belirleyici olduğu sonucuna varmıştır. Öcalan’ın İmralı’dan başka bir yere nakli ile sağlık sorunlarının giderilmesi için tedavi sürecinin başlatılması Kürt halkı kadar Türkiye demokrasisi açısından da son derece yaşamsaldır. Ayrıca, herkesi Türk olarak tanımlayan bir vatandaşlık tanımı yerine kültürel kimlikleri kabul eden ve kültürel kimliklere dayalı Türkiye ulusunun tümünü kapsayan Türkiyelilik üst kimliği çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı esas alınmalıdır." Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, Öcalan ile ilgili ifadeler nedeniyle soruşturma başlattı.

Muzaffer DURU/DİYARBAKIR, (DHA) -HÜRRİYET


DTP'den 'Demokratik Özerklik' Projesi



DTP, Abdullah Öcalan'ın Ortaya Attığı ve "Demokratik Özerklik Projesi" Olarak Adlandırdıkları, Türkiye'nin Federasyonlara Bölünmesini Öngören 2007 Kongre Kararlarını Türkçe, Kürtçe ve İngilizce Bastırıp Milletvekillerine Dağıtarak Meclis'i Karıştırdı.

DTP, Abdullah Öcalan’ın ortaya attığı ve “demokratik özerklik projesi” olarak adlandırdıkları, Türkiye’nin federasyonlara bölünmesini öngören 2007 kongre kararlarını Türkçe, Kürtçe ve İngilizce bastırıp milletvekillerine dağıtarak Meclis’i karıştırdı.

Cumhuriyet Gazetesi'nden Ayşe Sayın'ın haberine göre, DTP’liler uzun süre tartışılacak yeni bir girişime imza attı. DTP, Diyarbakır’da 24 Ekim 2007 tarihinde yapılan “Demok-ratik Toplum Kongresi”nde hazırlanan ve Kasım 2007’de yapılan 2. Olağan Kongre’de ise “Siyasi Tutum Belgesi” olarak parti tüzüğüne giren Demokratik Özerklik Projesi’nin kamuoyuna sunulup tartışılması için kitapçık hazırladı. Parti hakkındaki kapatma davasının en temel dayanakları arasında yer alan kitapçık Kürtçe, Türkçe ve İngilizce basılıp, önce Meclis’teki milletvekillerine, bakanlara ve büyükelçiliklere gönderildi. 64 sayfadan oluşan kitapçık, 23 Ekim’de tamamlanarak postayla milletvekillerinin sekreteryalarına ulaştırıldı.

Federasyon önerisi

DTP ve PKK’nin sembol renkleri “sarı-kırmızı-yeşil” renkli bezemeleriyle dikkat çeken ve Türkiye’nin temelde federasyonlara bölünmesini öngören kitapçığa CHP ve MHP milletvekilleri tepki gösterdi. CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek, “Türkiye’nin federasyona bölünmesi öngörülüyor. Herhalde Meclis çatısı altında ilk kez Kürtçe bir yayın dağıtılıyor” dedi.

Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla “tartışmaya açılması” talimatını verdiği “demokratik özerklik” projesi Türkiye’nin 20-25 özerk bölgeye ayrılmasını öneriyor. Kamuoyuna açıklandığında büyük tepki toplayan proje, “Türkiye’nin üniter yapısına saygı gösterilmesi koşuluyla yerel ve bölgesel özerk yapıların önünün açılması, resmi dil ve bayrağın bütün Türkiye için geçerli olmakla birlikte her bölgenin kendine ait sembolleri ve renklerine izin verilmesi”ni içeriyor.

‘Valileri halk seçsin’

Parti tüzüğü haline getirilen projeyle, her bölgenin kendi ismi ile adlandırılacağı yeni bir yönetim biçimi oluşturulması, yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi, valilerin halk tarafından seçilmesi talep ediliyor. Kürt dili ve kimliğinin anayasal güvenceye alınması istenen projede, “Trabzon, Diyarbakır, Van, Erzurum gibi illerin bölgesel metropoller ilan edilmesi, Kuzey Irak yönetimi ile dostane ilişkiler geliştirilmesi, yerel kaynakların yerel yönetimlere aktarılması” önerileri sıralanıyor. (Doğan Haber Ajansı) 29.10.2008

Yılanın Başı Tehdit Etti: Demokratik Özerklik Kabul Edilmezse Topyekûn Direnişe Geçeriz!


PKK terör örgütünün yöneticisi Murat Karayılan, “demokratik özerklik” çözüm modelinin Türkiye ile birlikte çözümü içerdiğini, Türkiye'nin demokratikleşmesi anlamını taşıdığını öne sürdü ve “demokratik özerklik formülasyonunu devlet kabul etmezse o zaman topyekun bir direniş dönemine geçeriz” dedi.

09 Temmuz 2010 Cuma 

ANF'nin haberine göre, aynı zamanda KCK Yürütme Konseyi Başkanı olan Murat Karayılan, tek taraflı eylemsizlik kararının kaldırılması ve yeni sürecin üzerinden bir aydan fazla zaman geçtiğini söyledi. PKK açısından bu süreci değerlendiren Karayılan, “Genel olarak normal bir performans sözkonusu. Ama bir takım yetersizlikler de var. Biz bunlar üzerinde duracağız” dedi. “Kürt sorunun hala Türkiye'nin temel bir sorunu” olduğunu ifade eden Karayılan, AKP'nin demokratik açılım sürecini eleştirdi. Karayılan, şunları söyledi:

“AKP başta biraz kendi kendine faydacı yaklaşarak 'açılım' adı altında bazı şeyler ortaya attı. Ama bu böyle olmaz. Basit sloganvari kurnazlıklarla olmaz. AKP'nin yöntemi basitti. Aslında hiçbir çözüm niyeti de hazırlığı da yoktu. Güncel duruma göre hareket ediyor. Çözüm iradesi yoktu. Örneğin barış gruplarının gitme süreci. Aslında bu AKP'nin de hükümetin de istemiydi. Başbakan önce onayladı. Ama MHP vb. tepki gösterince AKP de onlarla aynı saldırganlığa geçti. Yani bu da şunu gösterdi ki AKP aslında bu işi tek başına götürecek bir iradeye sahip değil.”

“ÇÖZÜM SİPERDE DEĞİL SİYASETTE VE MECLİS'TEDİR”

Karayılan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sınır bölgelerindeki sınır ziyaretlerini de değerlendirdi. “CHP'nin Kürt sorununa yaklaşım biçimini hala anlamaya çalıştıklarını” belirten Karayılan, “Sipere gitme meselesi biraz CHP'nin gerçeğini ele veriyor. Oysa CHP'nin bir alternatif çözümü olabilirdi. CHP'deki değişim böyle olabilirdi. Ama sipere gitmek 'şiddet politikasına bağlıyım' demektir. Bunu zaten AKP yaptı. Kılıçdaroğlu da AKP'nin taklidini yapıyor. Hem de şov yaparak. Çokça tartışıldı. 'Ben çömelmedim' diyerek aynı ucuz yaklaşımı gösterdi. Sorunun çözümü sipere gidip biri iki saat orda kalmak değildir. Sorunun çözümü siperde değildir. Böyle çözülmez. Sorunun çözümü siyaset sahnesindedir, meclistedir, Anayasal sistemin değişmesindedir” diye konuştu.

“ÇATIŞMALARIN BAŞLAMASINDA AKP SORUMLU”

Karayılan, AKP gibi soruna basit yaklaşmanın, sorunu çıkmaz bir duruma getirdiğini öne sürdü ve “Bugün çatışmalar bu noktaya gelmişse AKP'nin bunda çok büyük sorumluluğu vardır. Biz bir yıl önce 13 Nisan'da tek taraflı eylemsizliği ilan ederken de sonuna kadar samimiydik. Bunun iyi anlaşılması lazım. Eğer çözüm umudu ışığı olsaydı böyle olmazdı. Ama tüm kapılar kapatıldı. Üstünkörü basit yaklaşımlarla tasfiye devreye konuldu. Böyle olunca da biz kendi çözümümüzü kendimiz gündemleştirmek durumunda kaldık. Bugün yaptığımız da budur” dedi.

“DEMOKRATİK ÖZERKLİK OLMAZSA DİRENİŞİMİZ BÜYÜR”

Demokratik özerklik formülünün sadece KCK'ye ait bir formül olmadığını bildiren Karayılan, şunları söyledi:

“Demokratik çözüm formülü bizim esas aldığımız bir formüldür. Ama aynı zamanda çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da esas aldığı bir şeydir. Yine siyasi partilerin savunduğu bir şeydir. Sanırım BDP'nin de programında var. Yani bu Kürt halkının ulusal bir çözüm formülüdür. Demokratik özerkliğin inşa süreci gelişiyor. Bunu giderek vücut bulması ve kendini ilan etmesi konusunun tartışılması gerektiğini belirtiyoruz. Öyle Türkiye'yi zorlayan, parçalayan bir şey değildir. Demokratik özerklik çözüm modeli Türkiye ile birlikte çözümü içeriyor. Türkiye'nin demokratikleşmesi anlamını taşıyor. Demokratik özerklik formülasyonunu devlet kabul etmezse o zaman topyekun bir direniş dönemine geçeriz." (akşam)

BDP'den "özerk yönetim" atağı

Elinde toplam 99 belediye başkanlığı bulunduran BDP, “özerk yönetim” için atağa geçti. BDP’li belediyeler, merkezi hükümetten bağımsız hale gelmek için mücadele kararı aldı

Taraf / ERGÜLEN TOPRAK-24.06.2010

Geçen hafta sonu Diyarbakır’da toplanan BDP’li belediye başkanları ve İl Genel Meclis üyeleri sürpriz bir karara imza attı. BDP’liler, belediyelerin merkezi hükümetten tamamen bağımsız hale gelmesi için mücadele edilmesi kararı aldı. BDP’liler, tartışma yaratacak bu kararı, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na dayandırdı. BDP’nin elinde bir büyükşehir, yedi il, 51 ilçe ve 40 belde belediye başkanlığı bulunuyor.

Yeni dönem stratejisi

Kapatılan DTP’nin 2007’de Diyarbakır’da kabul ettiği “Demokratik özerklik” ilkesi doğrultusunda strateji belirleyen BDP yönetimi, yerel yönetim hedeflerini de bu eksende çizdi. “Demokratik Özerklik Projesi” ile yerel yönetimlerin eğitim, güvenlik, dış ilişkiler konuları dışında merkezi otoriteden bağımsız olmasını savunan BDP, geçen hafta sonu Diyarbakır’da belediye başkanları ve İl Genel Meclisi üyelerinin katılımıyla gerçekleştirdiği toplantıda, yeni dönem stratejisini masaya yatırdı. Son dönemlerde KCK operasyonu kapsamında belediye başkanlarının tutuklanması üzerine yerel yönetimleri, mücadelesinin merkezine koyan BDP yönetimi, belediyelerin tamamen merkezi hükümetin baskısı ve denetiminden çıkartılması kararı aldı. Yerel yönetimlerin halka devri Toplantının ardından yapılan açıklamada alınan kararlar şöyle duyuruldu: “Dünyada tüm halkların, kültürlerin kendini ifade ettiği, federal ve konfederal yapılanmaların geliştirildiği bir çağda, Kürtlerin de demokratik özerklikle Türkiye’yi ulusalcı, milliyetçi, şovenist ayıbından kurtarma bilincine ulaştığı vurgusunu yaptık.

Yerel yönetimleri halka devredecek

yapılanmaları hızlandırmaya dönük eğitim, iletişim ve paylaşımların yerine getirilmesinde ortaklaştık. Toplantımız, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin çekince koyduğu maddelerin, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümünden yana olmamasının bir göstergesi olarak değerlendirdi. Çekince konulan maddelerden çekincenin kaldırılması konusunda mücadele edilmesi kararını aldık.

Merkezi politikalar paydaş değil

Yerel yönetimlere destek olacak projelerin kabulünde ve finansal projelere keyfi engellemelere tabi tutmanın bir hükümet politikası olarak geliştirildiği, bunun 21. yüzyılda büyük bir ayıp olduğu tesbitini yaptık. Yerel yönetimlerde mülki amirlerin atama olması dolayısıyla sivil anlayışa karşı engel teşkil ettikleri, ayrıca Kürt sorununun demokratik çözümünün gerçekleşmemesi dolayısıyla merkezi politikaların paydaş değil yandaşlıkta ısrar etmelerinin birçok keyfi uygulamalara yol açtığı, toplumsal tepkilere neden olduğu ve hizmet politikalarını engellediği tesbitini yaptık.”

Yerel yönetimlerde özerklik şart

Avrupa Konseyi’nin “Yerel idarelerin güçlendirilmesi, özerkliklerinin savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine dayanan bir Avrupa’nın kurulmasının temel koşuludur” ilkesinden hareketle 15 Ekim 1985 tarihinde imzaya açtığı Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı Türkiye 21 Kasım 1988’de imzaladı. Türkiye, anlaşmanın merkezi otoritenin yetkilerini yerele devreden bazı maddelerine çekince koyarken; 1991’de çıkardığı 3723 sayılı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile anlaşmayı mevzuatına dahil etti.


Baydemir'den Demokratik Özerklik Projesi


Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir: "Bunu, herkesin kendini ifade edebileceği bir proje olarak görüyoruz"


Tunceli'de 10. Kültür ve Doğa Festivali kapsamında "Kürt Sorununda Muhataplık Konusu ve Demokratik Özerklik" konulu panelde konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürt sorununun Demokratik Özerklik ile çözüleceğini söyledi. Baydemir, "Bu proje ile 'DEMOKRATİK TÜRKİYE ÖZERK KÜRDİSTAN' olarak kabul edilmelidir. TBMM olacak, ancak Marmara'da da parlamento olacak, bunun yanında Kürdistan Parlamentosu da olacaktır. Bu ülkenin kuruluşunda kendi renkleri ile savaşan atalarımızın al yıldızlı bayrağının yanında 'Kesk u sor u zer' bayrağımız da olacaktır." iddiasında bulundu.

Tunceli'de 10. Kültür ve Doğa Festivali kapsamında "Kürt Sorununda Muhataplık Konusu ve Demokratik Özerklik" konulu panel düzenlendi. Belediye Konferans Salonu'nda düzenlenen ve Moderatörlüğünü Gazeteci Nuri Fırat'ın yaptığı panele Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, EMEP MKYK üyesi Feyzi Ayber, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Türkiye Barış Meclisi üyesi Ayla Yıldırım, DHF temsilcisi Uğur Yeşiltepe ve Partizan Temsilcisi Eren Korkmaz katıldı.

"ELLERİ TETİKTEN ÇEKMEYİ BAŞARMAMIZ LAZIM"

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir yaptığı konuşmada yaşanan çatışmalara dikkat çekerek legal kurşunun da legal olmayan kurşunun da doğurduğu sonucun aynı olduğunu savundu. Baydemir, "Daha birkaç gün önce Hatay'da dört tane polis memuru yitirdik. Onlara değen kurşun açık söylüyorum kimden gelirse gelsin toprağa düşürdü o canları, Şırnak'ın eteklerinde atılan yasal kurşun insanları toprağa düşürdü. Açık ve net söylüyorum aynı zamanda Kürt halkının bir evladı olarak söylüyorum, yasal şiddetin doğurmuş olduğu sonuç ile devrimci şiddetin doğurmuş olduğu sonuç aynıdır. Ölümdür gözyaşıdır. Bizim artık 21.yüzyıl itibariyle Kürt sorunun gelmiş olduğu merhale itibariyle elleri tetikten çekmeyi başarmamız lazım, bunu yapamazsak toprağa canlar düşmeye devam edecektir." dedi.

"TÜRK BAYRAĞININ YANINDA KÜRT BAYRAĞI DA İSTİYORUZ"

Konuşmasında demokratik özerkliğe yönelik açıklamalarda da bulunan Baydemir sözlerini şöyle sürdürdü: "Özerkliği kentin idari yönetimlerinin, Kürtlerin kendi yerelinde kimliksel, kolektif yönetme merkezi olarak görüyoruz. Başbakan Erdoğan'ın 'Milli Birlik Projesi'ne karşı biz de Demokratik Özerklik Projesi'ni 'Milli Beraberlik Projesi' olarak görüyoruz. Demokratik Özerklik şartı, Avrupa Özerklik şartından farklıdır. Çünkü Demokratik Özerklik daha geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Her kesimin kendini dışarıda görmediği, kendini ifade edebildiği bir projedir. Bu proje, 'Demokratik Türkiye Özerk Kürdistan' olarak kabul edilmelidir. TBMM olacak, ancak Marmara'da da parlamento olacak, bunun yanında Kürdistan Parlamentosu da olacaktır. Bu ülkenin kuruluşunda kendi renkleri ile savaşan atalarımızın al yıldızlı bayrağının yanında 'Kesk u sor u zer' bayrağımız da olacaktır."

31 Temmuz 2010 Cumartesi, CHA


'Dağa çıkacağız paramız yok!'


PKK'lı teröristen Baydemir için şok iddialar
PKK’nın dağ kadrosundan kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan teröristten çarpıcı açıklamalar

PKK'nın dağ kadrosundan kaçarak teslim olan 16 yaşındaki PKK'lı terörist Deniz K. PKK kamplarına gidebilmek için Osman Baydemir'den 600 TL para aldıklarını iddia etti..

Habertürk gazetesinden Ali Kemal Erdem'in haberine göre; PKK'nın dağ kadrosundan kaçarak teslim olan "Şahin Amed" kod adlı 16 yaşındaki PKK'lı terörist Deniz K. verdiği ifadede K. Irak'taki PKK kamplarına gidebilmek için Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'den 600 TL para aldıklarını iddia etti.

DERGİ VERİRKEN TANIŞTIM

Deniz K. ifadesinde şöyle konuştu: "Yurtsever Gençlik Dergisi'nin de dağıtıcılığını yaptığım için Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'e bu dergilerden vermekteydim, kendisi ile bu vasıta ile tanışmaktaydım. 2009 Nisan ayının ortalarında Mustafa ve Yasir K. ile PKK'ya katılmaya karar verdik. Ve tanışıklığım olan Baydemir'e gittik.

ZARF İÇİNDE 600 TL

Kendisine PKK'ya katılmak istediğimizi ancak paramızın olmadığını bize yardımcı olup olmayacağını sorduk. Sekreterin yanında beklememizi söyledi. Kısa bir süre sonra sekreteri Osman Baydemir'in bize gönderdiğini belirterek içinde 600 TL olan bir zarf verdi."Gazeteler-21.07.2010














20 Temmuz 2010 Salı

İŞGAL VE TECAVÜZ

Fuhuş tuzağı

ABD'li paralı askerlerden Irak ve Afganistan'da fuhuş tuzağı

Amerikan Washington Post Gazetesi, Irak ve Afganistan'da para karışılığı ABD Ordusuna yardım eden güvenlik şirketlerinin, fuhuş trafiğini yönettiğini öne sürdü. Gazeteye göre, ABD ordusuna danışmanlık hizmeti veren ArmourGroup adlı kurum, Doğu Avrupa ve Kuveyt'ten genç kızları "Sizlere ABD üslerindeki restoranlarda iş bulacağız" vaadiyle Irak ve Afganistan'a getiriyor. Burada pasaportları ellerinde alınan genç kızlar ise, yine bu şirketin çalışanlarının yönettiği genelevlerde zorla çalıştırılıyor.
VATAN DIŞ HABERLER -20.07.2010

19 Temmuz 2010 Pazartesi

(İHANETİN ÖTEKİ YÜZÜ-1)TESEV'DEN TÜRK MİLLETİNİ YOK ETME VE TÜRKİYEYİ PARÇALAMA ÖNERİLERİ


Kürt sorununa 17 artı 1 formülü

TESEV, Kürt sorununun 'kalıcı' ve 'demokratik yol'la çözümü için hazırladığı raporda, 17 kanun ve Anayasa'da bazı temel değişiklikler yapılmasını önerdi

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etkileri Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan raporda Kürt sorunun kalıcı ve demokratik çözümü için Anayasa ve 17 yasada bazı temel değişiklilerin yapılması gerektiği belirtildi. Raporda, Anayasa’nın ve yasaların Türkiye’nin çok etnisteli yapısına göre yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanarak, “Toplumsal hayatın farklı alanlarını düzenleyen çok sayıda yasada Türk etnik kimliğine referans ve vurgu içeren hükümler yer almaktadır. Bu durum Türkiye toplumun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamakta, Türk etnik kimliğine mensup olmayan Kürt ve diğer vatandaşları dışlamaktadır” denildi. TESEV’in 17 hukukçunun katkısıyla hazırladığı ‘Kürt Sorunu’nun Çözümüne Doğru Anayasal ve Yasal Öneriler’ raporundan satır başları:

ANAYASA DEĞİŞMELİ: Anayasa’nın başlangıç bölümü dahil olmak üzere bütününde Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu metin boyunca sıkça tekrarlanan ‘Türk vatanı ve milleti, yüce Türk devleti, Türk milleti Türk dili, Türk kültürü, Türk tarihi’ gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamaktadır.

Bu nedenle hazırlanacak yeni anayasada herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde gerekse çeşitli yasalarda yer alan ‘Türk milleti’ ifadesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ifadesiyle değiştirilmelidir.

SİYASİ PARTİLER YASASI: Siyasi Partiler Kanunu, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan ve bu nedenle bütünüyle değiştirilmesi gereken bir yasadır. Öte yandan Kürt çözümü açısından yasanın 43, 81, 82, 10 ve 103. maddelerinin kısa vadede ve öncelikli olarak ele alınması gerekmektedir.

MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ KANUNU: Bütün siyasi partilere uygulanmakla birlikte yüzde 10’luk seçim barajı Kürt sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla kurulan parti adaylarının Meclis’te girmelerini fiilen engellemektedir.

TÜRK CEZA KANUNU: Türkiye’de ifade özgürlüğünün önündeki temel engel olarak daha ziyade TCK’nın 301. maddesine odaklanmış olsa da, yasanın Kürtler açısından sorunlu olan başka birçok maddesi bulunmaktadır. Kürt sorunun barışçı çözümü için talep ve öneriler dile getiren, devlet politikalarını eleştiren, Kürtlerin genel hak ve özgürlüklerini savunan siyasetçiler, yerel yöneticiler TCK’nın 216, 220, 222, 314 ve 318. maddeleri kapsamında tutuklu ve tutuksuz yargılanmakta, ağır hapis cezaları almaktadır.

TERÖRLE MÜCADELE KANUNU: Bugünkü haliyle Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kişilerin özgürlüğüne ve güvenliğine karşı devletin güvenliğini esas almakta, temel hak ve özgürlükleri ciddi ölçüde kısıtlamaktadır.

MİLLİ EĞİTİM KANUNU: Türkiye’nin eğitim mevzuatının tamamı, yasaları, toplumsal barış, insan hakları, eşitlik ilkeleri doğrultusunda çoğulculuğu esas alan ve farklılıklara saygı duyan bir anlayışla yeniden düzenlemelidir. Milli Eğitim Kanunu’nun eğitimin amacına ilişkin maddeleri, devletin ideolojik ve tekçi eğitim anlayışı sergilemektedir.

İL İDARESİ KANUNU: Birçok şehir ve yer ismi değiştirilmiştir. 1949 yılında çıkartılan İl İdaresi Kanunu bu isim değişiklerinin yasal dayanağını oluşturmaktadır.

SOYADI KANUNU VE SOYADI TÜZÜĞÜ: Türkiye’nin Kürt vatandaşları yabancı bir ırk veya millet olmasa da, mahkemeler kişilerin Kürtçe soy isim almalarına Soyadı Kanunu’nun 3. maddesini gerekçe göstererek engel olabilmektedirler.

HARF KANUNU: Doğu ve Güneydoğu’da Harf Kanunu’na muhalefetten birçok dava açılmıştır.

VE DİĞERLERİ: Raporda Radyo ve TV’lerin Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu, İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun, Köy Kanunu, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, Olağanüstü Hal Kanunu, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi kanunlarında değişiklik yapılması da önerildi. (Radikal-19.07.2010)





16 Temmuz 2010 Cuma