Sayfalar

PUSULA-2023

25 Aralık 2010 Cumartesi

DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİN PERDE ARKASI:SEVR! KUKLA BİRLEŞİK KÜRDİSTAN!


Türkiye’yi özerklik ve çift dillilik adı altında parçalamak için yapılan çalışmalar, Sevr Antlaşması’nın hayata geçirilmesi projesi olarak yeniden önümüze getiriliyor. 10 Ağustos 1920’de imzalanan anlaşmayla Türkiye parçalanmak istendi. Ogün imzalanan antlaşmayla yeni bir harita çizilerek topraklarımız üzerinde Kürdistan kurulması için adım atılmak istenmişti. O günkü taleplerle bugünküler arasındaki benzerlik tam anlamıyla bir bütünlük oluşturuyor. İktidar partisi üyeleri ve bazı siyasetçilerle gazeteciler, “Sevr hortlatılmak isteniyor” uyarılarına karşı “Bu bir paranoyadır” diye itiraz etmişlerdi. Ancak gelinen aşamada Sevr’in yeniden masada olduğu ortaya çıktı.

Batı’nın talepleri

10 Ağustos 1920

Bugün bölücüler, ‘özerklik’ ve ’çift dillilik “ adı adı altında ülkemizi parçalamak için hazırlanan Sevr’le aynı dili kullanıyor. İşte 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nın o maddeleri:

Madde 62.

Fırat’ın doğusunda, ileride saptanacak Ermenistan’ın güney sınırının güneyinde ve 27. Maddenin II/2. ve 3. fıkralarındaki tanıma uygun olarak saptanan Suriye ve Irak ile Türkiye sınırının kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgelerin yerel özerkliğini, işbu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde, İstanbul’da toplanan ve İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerinden herbirinin atadığı üç üyeden oluşan bir Komisyon hazırlayacaktır. Herhangi bir sorun üzerinde oybirliği oluşamazsa, bu sorun, komisyon üyelerince, bağlı oldukları Hükümetlerine götürülecektir. Bu plan, Süryani-Geldaniler ile, bu bölgelerin içindeki öteki etnik ve dinsel azınlıkların korunmasına ilişkin tam güvenceler de kapsayacaktır.

Madde 63.

Osmanlı Hükümeti, 62. Maddede öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ve yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.

Madde 64.

İşbu antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa ve Konsey de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa, Türkiye de bu bağımsızlığı onlara tanımayı ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden kabul eder. Bu gerçekleşirse, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul İlinde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.

Amerika’nın talepleri

Tarih: 1920

İşte Sevr’in 62, 63 ve 64. maddeleri: Fırat’ın doğusunda, Kürtlerin yerel özerkliğini, İngiltere, Fransa ve İtalya’dan 3’er üyeli komisyon hazırlayacak. Osmanlı Hükümeti, komisyonun kararlarını 3 ay içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden yükümlenir. 1 yıl sonra bağımsızlık için Milletler Cemiyeti’ne başvururlarsa Türkiye bölgedeki tüm haklarından vazgeçecektir.

Bölücülerin talepleri

Tarih: 2010

İŞte BDP ile organik bağı olan DTK’nin geçen haftaki çalıştay(!) bildirgesi: 8 alanda örgütlenmeye gidilerek, özerklik inşa edilecek. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Kürtçe eğitim dilidir.

Bölücülerin talepleri / 19 Aralık 2010

Geçtiğimiz hafta sonu toplanan Demokratik Toplum Kongresi çalıştayından, Sevr Antlaşması’nda olduğu gibi, bölünmenin önünü açacak olan “Özerk Kürdistan” girişimi çıkmıştı. Taslağa göre, 8 alanda örgütlenmeye gidilerek, özerklik inşa edilecek. İşte o taslaktaki maddeler: “Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim, Toplum Kongresi’nde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir.” Taslakta, Demokratik Özerk Kürdistan projesinin savunma politikasına da yer verildi. “Öz savunma” olarak tarif edilen politika, Kürtlerin kimliklerini koruma olgusuyla ilgili olduğu belirtilerek, “Tüm toplumlarda öz savunma, varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre oluşturulur. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halkların direnişini ifade eder” denildi. Taslakta ayrıca, “Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir” ifadelerine yer verildi,

HAİNLERİN MASKESİ DÜŞÜYOR!

Uyarıların üzerini ‘yersiz kuşku’ diyerek örtmeye kalkanların gerçek yüzü bölücü taleplerin 90 yıl sonra yeniden masaya sürülmesiyle ortaya çıktı

90 yıl öncesinin rövanşı!

Sevr’deki emelleri Lozan’la hezimete dönüşen güçler, teslimiyetçi AKP’nin devri iktidarında işbirlikçi hainlerle birlikte rövanşı almanın peşine düştü, ‘özerk Kürdistan’ hortladı!

Özerkliğin ardında ne var?

GelİŞmelerİ değerlendiren CHP’li Onur Öymen, “Mustafa Kemal, Sevr’i çöpe attı. Ne demek özerklik? Geriye bir tek hutbe okutup para bastırmak kaldı!” diyerek iktidarı uyardı.

Tümüyle PKK’nın istekleri

Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan ise ‘özerklik’ talebinin PKK’nın 7. ve 8. kongre kararlarında olduğunu hatırlatarak, “Kirli siyaset, yabancı servisler tarafından teslim alındı” dedi.

Sevr yeniden güncelleniyor

Dikkatli olmak zorundayız

CHP Bursa Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Onur Öymen, “Kamuoyunda tartışılan özerklik meselesi devlet içinde devlet oluşturma söylemidir” dedi. Öymen şunları kaydetti: “Bu Sevr’in maddelerinde de dile getirildiğini görmekteyiz. Ermenilere bağımsız devlet, Kürtlere otonom bölge gibi ifadeler orada da bulunmaktadır. Bu Sevr kaynaklı düşünceler Mustafa Kemal Atatürk’ün duruşuyla hayata geçirilmemiştir. Bu nedenle bu konuda dikkatli olmak sadece iktidarın değil, hepimizin görevidir.” Öymen, “Ne demek devlete karşı belli bir niteliği olan silahlı kalkışma ? Ayrı bir ordu, ayrı bir ekonomi olsun ne demek ? Osmanlı deyimiyle söylemek gerekirse geriye bir tek hutbe okutup, sikke bastırmak kalmıştır. Biliyorsunuz ki Osmanlı döneminde bunları yapmak bağımsızlık emaresiydi” diye konuştu.

Diyeti ödetilmek isteniyor

DSP Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi de, AKP iktidarının sekiz yıllık icraatları sonucunda Sevr maddelerinin güncelleştirilip Türkiye’nin önüne yeniden getirildiğini ifade etti. TBMM’de yazan Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir sözünün çok iyi kavranması gerektiğini belirten Erçelebi, şöyle konuştu: “Sekiz yıllık AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalar sonucunda terör olaylarında sessiz kalınmış, bunun sonucunda gelinen noktada terör mihrakları neredeyse muhatap alınır hale gelmiştir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bunun sonucunda ise Sevr maddeleri yeniden güncellenip, Türkiye’nin önüne getirilmektedir. Bundan sekiz yıl önce ortada hiçbir şey yok iken Erdoğan’ın 26 başkentte başbakan gibi karşılanmasının diyeti ödetilmek istenmektedir.”

Yabancı servisler teslim aldı

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan ise, gündeme getirilen demokratik özerklik tartışmalarının daha önce PKK’nın 7. ve 8. Kongre kararlarında olduğunu söyledi. Tantan, “Tüm bu kararlar zaten PKK’nın daha önce yaptığı kongre kararlarında alındı. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin önüne getirilen bu tartışmanın içeriği aslında bu noktadan bakıldığında yeni değil. Bugün sorun Türkiye’deki mevcut süreçte siyasetin kirli, kimliksiz davranmasından kaynaklanıyor. Öncelikle buna dikkat edilmesi gerekiyor. Türkiye’deki kirli siyaset yabancı servisler tarafından teslim alınmıştır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti istediği takdirde ne ülke içinde, ne de dünyada tek bir PKK’lı kalmaz. Bugün tartışmaların öncelikle bu boyutuna bakmak gerekiyor.”

Kaplan: Kürt coğrafyası var

TBMM Genel Kurulu’na BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın sözleri damgasını vurdu. Meclis’te 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde yapılan görüşmeler sırasında AKP Artvin Milletvekili Ertekin Çolak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden “Kürt coğrafyası” diye bahsedilmesinin yanlış olduğunu söyledi. Çolak, “Üstelik bu konuşmayı yapanlar, barıştan bahsedenler. Etnik siyaset yapmaları doğru değil, söyledikleri ile çelişiyor” diye konuştu. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise “Kürt coğrafyası vardır; onun adı da Kürdistan’dır. İsteseniz de istemeseniz de bu böyle biline” dedi. Seçim barajının düşürülmesini de isteyen Kaplan şunları söyledi: “Seçim barajı bizim kırmızı çizgimizdir, seçim barajından ortaklaşma en asgari çizgidir. İçtüzük ile Borçlar, Ticaret ve Hukuk Muhakemeleri kanunlarıyla ilgili oluşturulan komisyonun üyesiyim. Burada 3 bin tane madde var. Ortaklaşmazsak bu geçmez. Buradan uyarıyorum; tehdit etmiyoruz. CHP, MHP söyledi, Heberal yasası çıkarıldı. Size seneye kadar mühlet. 3 bin önerge veririz, 3 bin kez konuşuruz, 3 bin kez yoklama isteriz, 3 sene de bu yasaların hiç birini çıkaramazsınız.”

MHP’li Sipahi: Tehlikeli bir sürece girildi

MHP İzmir Milletvekili Erdal Sipahi, “Terörle mücadeleden vazgeçen bir hükümet terörle müzakere ve mütarekeyi alışkanlık haline getirirse bu tip taleplerin ardı arkası kesilmez” dedi. Ne taleplerin biteceğini ne de küstahlıkların sona ermeyeceğini söyleyen Sipahi şöyle konuştu: “Bu kapıyı maalesef açılımla AKP iktidarı aralamıştır. Bölünme açıktan açığa her Türk vatandaşını rahatsız edecek boyutlara erişmiştir. Ülke gittikçe çatışma ve bölünmeye sürüklenerek çok tehlikeli bir sürece girmiştir.”

25.12.2010-Yeniçağ Haber: Fatih ERBOZ

22 Aralık 2010 Çarşamba

APO NUN TALİMATIYLA KCK NIN DİYARBAKIRA ATADIĞI EŞ BAŞKAN GÖREVE BAŞLADI


İmralı istedi, Hafize atandı

Diyarbakır Belediyesi'nde eş başkanlık dönemi başladı

DİYARBAKIR Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ‘Silahlar miadını doldurdu’ açıklaması pahalıya patladı. İmralı’da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın büyük tepkisine neden olan açıklamadan sonra “eş başkanlık” sistemi gündeme geldi. Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Hafize İpek, Osman Baydemir’e ‘Başkan vekili’ oldu.

Bazı çevreler tarafından ‘Baydemir’in yetkilerinin tırpanlanması’ olarak değerlendirilen operasyon ile daha önce ‘Başkan vekili’ olarak görev yapan avukat Metin Kılavuz görevden ayrıldı. Önceki gün göreve başlayan ve Baydemir ile 11 köye su verilmesi ile ilgili temel atma törenine katılan Hafize İpek, Diyarbakır Büyükşehir Belediye’sinin ilk kadın başkan vekili oldu.

‘Diyarbakır’a özgü değil’

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, belediyelerdeki ‘eş başkanlık sisteminin’ Diyarbakır Belediyesi ve Baydemir’e özgü olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Bu sistem, birçok belediyede hayata geçilmeye başlanmıştır. Son tartışmalardan bağımsız, daha önce alınmış bir karardır. Uygulanması çok önceden başlamıştır. Dolayısıyla bu kesinlikle iddia edildiği şekilde belediye başkanımıza yönelik, partimizin bir yaptırımından öte ilkesel bir tutumuz gereğidir. Kadın belediye başkanı olan yerlerde erkek, erkek belediye başkanı olan yerler de de kadın vekil sistemiyle eş başkanlık sistemini oturtuyoruz. Genel merkezimizde il ve ilçe teşkilatlarımızda her yerde eş başkanlık sistemini oturtuyoruz. Bu da bu şekilde anlaşılmalıdır. Bunun dışındaki anlaşılmalara tamamiyle spekülasyon ve yıpratmaya yöneliktir.”


DHA-Ferit ASLAN/DİYARBAKIR

21 Aralık 2010 Salı

ABD NİN YENİ KUKLASI, PKK'NIN YENİ PATRONU, DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİNİN MUCİDİ, BDP NİN TASMASINI ELİNDE TUTAN DERİN ÖRGÜT- GÖLGE DEVLET-KCK GERÇEĞİ


Terör örgütü KCK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ni kopya ettiği ortaya çıktı. Oluşturulan "Yasama, yürütme, yargı" gibi erkler her şeyin üstünde tutuluyor.


Terör örgütü KCK'nın bir devlet modeli geliştirdiği belirlendi. Kendince hiyerarşik bir sistem geliştiren terör örgütünün model olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kopya ettiği ortaya çıktı. Emniyet birimleri tarafından deşifre edilen bu sisteme göre, örgütün planladığı yapılanmanın başına koyduğu erkler neredeyse Türkiye'deki ile tıpatıp aynı. Mayıs 2007'de kurulan Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma Civaken Kürdistan -KCK) çatısı altında yeniden şekillenen terör örgütünün, "yasama, yürütme, yargı" gibi erkleri kurduğu ortaya çıkan yapılanmadan anlaşılıyor. Söz konusu yeni yapılanmada KCK, en tepede yer alıyor. Ancak her zaman etkili olan üçlü güç ise onun altında; çünkü yürütme erki ile önderlik komitesi eşit düzeyde kabul ediliyor. Bu şemaya göre İmralı'da hakkında verilen hapis cezasını çekmekte olan örgüt elebaşı Abdullah Öcalan'ın, yürütmede tek isim olduğu görülüyor.KCKBaşkanı olarak zikredilen terörist Murat Karayılan'ın yasama, yürütme ve yargının altında kendi başına karar alamayan ve harekete geçemeyen biri olduğu anlaşılıyor.

Bahsi geçen şemada yürütmenin içinde sözde yürütme konsey başkanı ile dört kişiden oluşan başkan yardımcıları (sol Alevi kadro) bulunuyor. Bu yapının emrinde ise 30 kişilik yürütme konseyi ile bunlara bağlı başka alanlar var. Söz konusu alanlar terör örgütünün A'dan Z'ye bütün birimlerini içine alıyor. Şemada yargı tek başına ele alınıyor. Bu daha çok yargılama işine bakıyor ve cezaları veren kurum olarak değerlendiriliyor. Yargının altında herhangi bir yapı bulunmuyor.


Yasama ise Kürdistan Halk Kongresi (KONGRA-GEL) ile eşit tutuluyor. Bu yapının başkanlığını yurtdışında yaşayan Zübeyir Aydar yapıyor. Yasamanın altında başkan, dört başkan yardımcısı ile başkanlık divan üyeleri ve genel kurul kademeleri yer alıyor.

YÜRÜTME HER ŞEYİN ÜSTÜNDE

KCK yapılanmasında yürütme her şey anlamına geliyor. Alanlar olarak belirlenen bölüm ise beşe ayrılmış: İdeolojik alan, halk savunma alanı, kadın alanı, sosyal ve siyasal alan. İdeolojik alan propaganda yapmaktan sorumlu bir birim. Bilim aydınlanma komitesi, kültür komitesi, basın yayın, PKK inşa komitesi ve PAJK (Kürdistan Özgür Kadınlar Partisi) bu birime bağlı olarak çalışıyor. PKK burada, silahlı bir güç olarak görülmekten çok eğitim ve propaganda birimi olarak değerlendiriliyor. Ayrıca PKK bilinenin aksine terör örgüt şeması içinde 15'inci sırada yer alan bir birim hüviyetinde nitelendiriliyor.

Örgütün silahlı olan kesimi, halk savunma alanı içinde zikrediliyor. Bu alanın başında Halk Savunma Güçleri (HPG) sözde komutanlığı bulunuyor. Hiyerarşik yapı sırasıyla 41 kişiden oluşan HPG Meclisi, 5 kişilik ana karargâh komutanlığı, 11 kişiden oluşan HPG Komuta Konseyi ve kol komutanlıkları şeklinde yer alıyor. Komutanlıklara bağlı birimler ise akademiler komutanlığı, öz savunma güçleri, özel kuvvetler ve YJA-STAR (Özgür Kadın Birlikleri) adlarıyla tanımlanıyor. Bütün bu birimlerin başındaki isim Suriyeli Dr. Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin. HPG'ye bağlı savunma alanları ise kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmış durumda. Bu iki birim de kendi içinde 3 saha ve 19 alana bölüştürülmüş bulunuyor.


Kadın alan merkezi tamamen kadınlardan oluşan birimleri kapsıyor. Canlı bombaların hazırlanmasında ve örgüt propagandasında bu alan en aktif şekilde kullanılıyor. KJB (Koma Jina Bilind - Yüksek Kadınlar Topluluğu), PAJK (Kürdistan Özgür Kadınlar Partisi), YJA (Özgür Kadın Birliği) Jina Civan (Genç Kadınlar Örgütlenmesi) ve YJA-STAR bu alana bağlı çalışıyor. Terör örgütünün devlet şemasında sosyal alan merkezi ise sosyal komite, halk sağlığı komitesi, dil ve eğitim komitesi, özgür yurttaşlık koordinasyonu,ekonomive maliye komitesi şeklinde sıralanıyor.


Gençlik örgütlenmesine bakan bu birim Türkiye, Suriye, Irak,İranve Avrupa'daki gençleri örgüte kazandırmayı hedefliyor. Daha çok üniversite öğrencilerinden oluşan bu yapı, aynı zamanda öğrencileri kitlesel eylemlerde de kullanıyor. Militan eğitimi ise dağlarda değil şehirlerde veriliyor. Bu yapıyı Türkiye'de YDGH (Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi), İran'da TCD, Irak'ta TCM, Suriye'de TCA gibi isimlerle anılan talebe cemiyetleri temsil ediyor. Avrupa'daki gençlik yapılanmasının adının Kürdistan Öğrenciler Birliği (YXK) olduğu belirtiliyor.

PKK'NIN ALEVİ VE YEZİDİ YAPILANMASI DA VAR

Terör örgütünün şemasında en dikkat çeken kısım ise siyasal alan merkezi. Bu birimde yer alan yapılanmalar oldukça ilginç. Azınlık ve inanç grupları komitesi, hukuk komitesi, dış ilişkiler komitesi, ekoloji ve yerel yönetimler komitesi bunlardan sadece birkaçı. Dış ilişkiler komitesi bünyesinde Avrupa Demokratik Toplum Koordinasyonu (CDK), Kürt Yezidiler Birliği, Kürt Aleviler Birliği, Kürdistan Hukukçular Birliği, Kürt Sanatçılar Birliği, Kürdistan İmamlar Birliği, Kürdistan İşçiler Birliği, Kürdistan Yazarlar Birliği, Kürdistan Kadınlar Birliği ile Avrupa Kürt Dernekleri Federasyonu (KON-KURD) gibi birimler yer alıyor. Bütün bunlar Avrupa'da yasal olarak faaliyet yürüten yapılanmalar şeklinde zikrediliyor. Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komitesi bünyesinde Türkiye'de faaliyet yürüten Demokratik Kuruluş Birliği (DKB), İran'da bulunan Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Suriye'deki Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Irak'ta seçime dahi giren Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) gibi oluşumlar yer alıyor.

Örgüt şemasında Avrupa'da faaliyet yürüten bütün federasyonlar KON-KURD'e bağlı olarak anılıyor. Avusturya Kürt Dernekleri Federasyonu (FEY-KOM), Danimarka Kürt Dernekleri Federasyonu (FEY-KURD), Hollanda Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-KOM), İsveç Kürt Dernekleri Federasyonu (FKKS),AlmanyaKürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM), Belçika Kürt Dernekleri Federasyonu (FEK-BEL),FransaKürt Dernekleri Federasyonu (FEYKA), Britanya (İngiltere) Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-BİR), İsviçre Kürt Dernekleri Çatı Örgütü (FEKAR) söz konusu yapılanmada görülüyor.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen, terör örgütünün şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği'ne (KCK) yönelik soruşturmanın ilk iddianamesi tamamlandı. 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 148 sayfalık iddianamede, PKK'nın oluşturduğu gölge devlet bütün ayrıntılarıyla ortaya konuluyor.


Eyalet sistemini benimseyen örgüt, anayasa hazırlayıp, yasama, yürütme ve yargı organları oluşturmuş. Yapılanmanın başında 'Türkiye Meclisi' adına faaliyet yürüten 8 kişilik 'Yerel Yönetimler Komisyonu bulunuyor. Bütün çalışmalar sözde 'KCK Anayasası' çerçevesinde yürütülüyor.

İddianamede anayasa ile ilgili şu cümleler dikkat çekiyor: "Örgüt bir devlet sistemi gibi yapılanma amacı taşımaktadır. Sadece Kürt kökenlileri değil 'diğer azınlıkları' da hedefliyor. Üye kabul eden, yargılayan, silahlı mücadele yapan, mahallî ve merkezî teşkilatları olan ve her şekilde Abdullah Öcalan'ın önderliğini dikte eden bir yapı." İddianameye göre şüpheliler, Kandil'le doğrudan irtibatlı. Murat Karayılan'ın emirleri uygulanıyor ve eylemlerin ardından rapor sunuluyor. Yapılanmanın çerçevesi 2006'da PKK kamplarında çizilmiş.

SÖZDE ÖRGÜTÜN ANAYASASI

KCK sözleşmesinin sözde terör örgütünün anayasası gibi değerlendirildiği kaydedilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

“KCK sözleşmesi, örgütü bir devlet sistemi gibi yapılandırma amacı taşıyıp terör örgütünün birimleri ve örgüt üyelerini sistematik bir yapıya oluşturmayı amaç edinmektedir. Bu yapı, önceki yapıdan farklı olarak sadece Kürt kökenlileri değil bu bölgede yaşayan 'diğer azınlıkları' da hedeflemektedir. Kendi ifadelerine göre; KCK, 'demokratik toplumcu-konfederal bir sistem olduğu' üye kabul eden, yargılayan, silahlı mücadele yapan, mahalli ve merkezi teşkilatları olan, özellikle yerel yönetimler üzerinde söz sahibi olmaya çalışan fakat her şekilde Abdullah Öcalan'ın önderliğini dikte eden bir yapıya sahip. KCK sözleşmesinin 36. maddesinde 'PKK'nın KCK sisteminin ideolojik gücü olduğunu, önderlik felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumlu olduğu, KCK sistemi içerisinde her çalışanın terör örgütü PKK'nın ideolojik ve ahlaki ölçülerini esas aldığı belirtilmektedir.”


“BÖLGE MECLİSİ”

KCK sözleşmesinin, “eyalet ve bölge örgütlenmesi” üst başlığındaki 21. maddesinde, düzenleme yapıldığı kaydedilen iddianamede, şöyle devam edildi:

“KCK'nın eyalet ve bölge örgütlenmesi üst başlığındaki 21. maddesinde 'ülkenin coğrafi ve etnik-kültürel özelliklerine göre ayrıştırılması ile 'eyalet-bölgeler oluşturma' ve bu temelde örgütlenerek demokratik konfederalizm sistemi içinde yer alır. Eyalet-bölgelerin karar organı eyalet-bölge meclisleridir. Meclislerin sayı ve bileşimleri nüfus yoğunluğu ve örgütlülük durumuna göre belirlenir. Eyalet-bölge meclislerinin üye sayılarının yarısı doğrudan ve eyalette yaşayan halk tarafından serbest seçimle, diğer yarısı ise söz konusu eyalet-bölgedeki özgür toplum meclisleri ve konfederalizmin bileşen ve örgütlerinin durumlarına göre uygun düzenlenmiş kota sistemi ile belirlenir. Çalışma düzeninde Kongra-Gel ve halk meclisi sistemlerini esas alır. Eyalet-bölge meclisi söz konusu eyaletteki halkın yaşamının ve mücadelesinin gerektirdiği kararları oluşturmakla görevlidir. Yılda iki kez toplanır ve gündemini tamamlayana kadar çalışır. Eyalet meclisi eyalet koordinasyonunu seçer ve faaliyetlerini denetler' şeklinde düzenleme yapılmıştır.”

İddianamede, terör örgütü adına faaliyet yürüten TM'nin KCK sözleşmesinin 14. maddesi gereğince “siyasi, ekolojik ve yerel yönetimler, hukuk, dış ilişkiler, azınlıklar ve inanç grupları” gibi alan merkezlerini kurarak yapılandırdığı, örgütsel faaliyetler ve eylemleri organize ettikleri, yerel yönetimleri sözde yetkilerini kullanarak yönlendirdikleri belirtildi.



40 BİN GÖRÜŞME KAYDI

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın terör örgütünün “Koma Ciwaken Kurdistan Türkiye Meclisi (KCK/TM) Yapılanması”na yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, yapılan bazı telefon görüşmelerine de yer verildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Türkiye genelinde yaklaşık 15 ilde yürütülen ve aralarında DTP Genel Başkan Yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun, Selma Irmak ile terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın avukatlarının da bulunduğu 52 kişinin tutuklandığı soruşturma kapsamında hazırlanan 148 sayfalık iddianamede, KCK/TM yapılanmasının şeması ile dosyada yer alan yaklaşık 40 bin görüşme kaydından bazıları yer aldı.




Başına Sabri Ok'un getirildiği 'Türkiye Meclisi ise 237 delegenin katılımıyla İstanbul'da 03-05 Kasım 2006'da toplanmış. İddianamede ayrıca şehir yapılanmasının şeması ile teknik takibe takılan 40 bin görüşme kaydı yer alıyor. Terör örgütünün 'Koma Ciwaken Kurdistan Türkiye Meclisi-Kürdistan Topluluklar Birliği' (KCK/TM) yapılanmasına yönelik yürütülen ve 3'ü DTP genel başkan yardımcısı 52 kişinin tutuklandığı soruşturma kapsamında ilk iddianame hazırlandı. İddianamede, PKK'nın Türkiye'deki yapılanması detaylı bir şekilde yer aldı.

Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün organlarını reddeden örgüt, Türk-Kürt savaşı çıkarmak için planlar yapıyor. Örgütün Yürütme Konseyi Başkanı ise Murat Karayılan. İddianamede, Diyarbakır'da fizikî ve teknik takibi yapılan 8 kişilik 'Yerel Yönetimler Komisyonu'nun 'KCK' adına çalıştğı tespit edildiği kaydediliyor.

Bu komisyon üyelerinin terör örgütünün kent merkezlerindeki eylemlerini koordine ettikleri, yargısal ve malî çalışma yaptıkları aktarılıyor. Ayrıca Türkiye'de faaliyet yürüten KCK/TM mensuplarının, sözde 'KCK anayasası' gereğince örgütün Avrupa sorumlusu olan Sabri Ok ile sürekli görüşme içerisinde oldukları ifade ediliyor. Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü kamplarında 2006'da gerçekleştirilen genel kurul toplantısında, 'Türkiye Koordinasyonu (TK)' ismi, 'Türkiye Meclisi (TM) olarak değiştiriliyor.


TM'NİN BAŞINDAKİ İSİM SABRİ OK

TM'nin başına geçmişte terör örgütünün cezaevleri sorumluluğunu üstlenen ve halen yurtdışında bulunan örgütün üst düzey sorumlularından 'Amed' kod adlı Sabri Ok getirilmiş. İddianamede, ülke genelindeki çalışmaların Çukurova, Diyarbakır, Serhat (Erzurum) ve Ege olmak üzere 4 ana bölge üzerinde koordine edildiği, il koordinasyonlarının feshedilerek, il örgütlenme komitelerinin oluşturulduğu ifade ediliyor.

İddianamede, terör örgütü tarafından, 237 delegenin katılımıyla İstanbul'da 03-05 Kasım 2006'da bir toplantı gerçekleştirildiği belirtildi. Örgüt toplantıda, 'TM yapılanmasıyla aynı paralelde faaliyet gösterecek yapılanmaların İran, Irak ve Suriye'de de hayata geçirilmesi'ni karara bağlıyor. Abdullah Öcalan'ın avukatları ve ailesiyle görüşememesi durumunda ülke genelinde kitlesel eylemler düzenlenmesi benimseniyor.

KCK SÖZLEŞMESİ PKK'NIN ANAYASASI

KCK sözleşmesinin sözde terör örgütünün anayasası gibi değerlendirildiği kaydedilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi: "KCK sözleşmesi, örgütü bir devlet sistemi gibi yapılandırma amacı taşıyıp terör örgütünün birimleri ve örgüt üyelerini sistematik bir yapıya oluşturmayı amaç edinmektedir.

KCK, 'demokratik toplumcu-konfederal bir sistem olduğunu' kabul eden, yargılayan, silahlı mücadele yapan, mahallî ve merkezî teşkilatları olan, özellikle yerel yönetimler üzerinde söz sahibi olmaya çalışan fakat her şekilde Abdullah Öcalan'ın önderliğini dikte eden bir yapıya sahip. KCK sözleşmesinin 36. maddesinde 'PKK'nın KCK sisteminin ideolojik gücü olduğunu, önderlik felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumlu olduğu, KCK sistemi içerisinde her çalışanın terör örgütü PKK'nın ideolojik ve ahlakî ölçülerini esas aldığı belirtilmektedir."

Terör örgütünün sözde anayasası olan KCK sözleşmesi kapsamında KCK/TM yapısının 'Demokratik Cumhuriyet' ile alakalı planlamalar yapıp, örgütün yapısını, resmî kurumlar içinde kurmak ve faaliyetlerini düzenlemek için 'Özgür belediyecilik' adı altında bir model çalışması yaptıkları ifade edildi. İddianameye göre, bazı belediye başkanları, yapılan çalışmalarla ilgili KCK'ya bilgi veriyor.

KCK sözleşmesinin, 'eyalet ve bölge örgütlenmesi' üst başlığındaki 21. maddesine göre, 'ülkenin coğrafî ve etnik-kültürel özelliklerine göre ayrıştırılması ile 'eyalet-bölgeler oluşturma' ve bu temelde örgütlenerek demokratik konfederalizm sisteminin içinde yer alıyor. Eyalet-bölgelerin karar organı eyalet-bölge meclisleri olarak belirtilmiş.

Çalışma düzeninde Kongra-Gel ve halk meclisi sistemleri esas alınıyor. Eyalet-bölge meclisi söz konusu eyaletteki halkın yaşamının ve mücadelesinin gerektirdiği kararları oluşturmakla görevli. Yılda iki kez toplanıyor ve gündemini tamamlayana kadar çalışıyor.

Eyalet meclisi eyalet koordinasyonunu seçerek, faaliyetlerini denetliyor. PKK'lı Ok: AK Parti'nin mitingi neden kalabalık? KCK/TM yapılanmasının şeması ile dosyada yer alan yaklaşık 40 bin görüşme kaydından bazıları iddianamede aktarılıyor.

Terör örgütünün Avrupa sorumlusu Sabri Ok'un, DTP Genel Başkan yardımcıları Kamuran Yüksek, Bayram Altun ve terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın avukatları Şinasi Tur ve Ebru Günay ile yaptığı telefon görüşmeleri iddianamede aktarılıyor.

Ok, AK Parti'nin 29 Mart yerel seçimleri öncesinde Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda gerçekleştirdiği ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı mitingle ilgili, DTP Genel Başkan Yardımcısı Yüksek ve avukat Tur ile çeşitli görüşmeler yapmış. Ok'un, DTP Genel Başkan Yardımcısı Yüksek ve avukat Tur'a mitingin neden kalabalık olduğu yönünde sorular sorduğu ve bundan duyduğu rahatsızlığı telefon görüşmesinde dile getirdiği belirleniyor.

TSK'nın operasyonları önceden rapor edilmiş İddianamede, DTP Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek'in bilgisayarında ele geçirildiği öne sürülen ve terör örgütü PKK'nın sorumlularından Duran Kalkan'a gönderildiği kaydedilen rapor da aktarıldı.

Raporda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terör örgütüne yönelik düzenlediği hava harekâtlarının devam edeceği ve kara harekâtı planlandığı yönünde bilgilere yer veriliyor. Türkiye'de kendilerine düşman olanların araçlarının ve iş yerlerinin yakılması yönünde talimatlar verildiği aktarılıyor.

Askerî personeli taşıyan servis aracının geçişi sırasında düzenlenen ve 6'sı öğrenci 7 kişinin ölümüne neden olan saldırının üstlenilmesine yönelik eleştirilere yer veriliyor. Söz konusu eylemin üstlenilmesinin kendilerine zarar verdiği dile getiriliyor.

Demokratik çözüm yoksa gerilla savaşı başlar! KCK sözleşmesinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda belirlenen eğitim, basın özgürlüğü, seçme ve seçilme haklarının anlatıldığı yasalar da yer alıyor. Sözleşmenin 33. maddesinde devletin demokratik çözüme şans tanımaması durumunda ayaklanma ve gerilla savaşının gündeme geleceği belirtiliyor.

Terör örgütünün 'KCK sözde anayasası' gereğince Türkiye'de faaliyet yürüten KCK mensupları örgütün Sabri Ok ile sürekli görüşme içerisinde oldukları, yapacakları örgütsel faaliyetlerle alakalı Ok'a rapor iletip, onun talimatları doğrultusunda örgütsel faaliyetler gerçekleştirdikleri kaydediliyor.


“DEMİRTAŞ VE KIŞANAK HEMEN AVRUPA'YA GELSİN”


İddianamede, terör örgütünün “KCK sözde anayasası” gereğince Türkiye'de faaliyet yürüten KCK/TM mensuplarının örgütün Avrupa sorumlusu olan “Amed” kod adlı Sabri Ok ile sürekli görüşme içerisinde oldukları, yapacakları örgütsel faaliyetlerle alakalı Ok'a rapor iletip, onun talimatları doğrultusunda örgütsel faaliyetler gerçekleştirdikleri kaydedildi.

“Amed” kod adlı Ok'un,  Kamuran Yüksek ile yaptığı telefon görüşmesinde, DTP Diyarbakır milletvekilleri Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak'ın yapılacak bazı görüşmeler için Avrupa'ya gelmesi gerektiği ve bu konuda 'mazeret' bildirmemeleri gerektiğini dile getirdiği belirtiliyor. Öcalan'ın avukatı Ebru Günay da Ok'la Mart 2009'da yaptığı bir telefon görüşmesinde, Öcalan'dan 'sıkça fırça yediğini' anlatıyor.

kaynak:Vatan-Hürriyet-Zaman





APO'NUN EMRİ İLE TERÖR ÖRGÜTÜ KCK 'NIN KURDUĞU DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ ADLI SÖZDE KÜRT PARLEMENTOSUNUN SON KARARI: İKİ DİL,İKİ MECLİS,İKİ BAYRAK HEDEF ÖZERK KÜRDİSTAN!


                                      
Kürtler ibadet eder gibi demokratik özerkliğe çalışmalı’


Öcalan, avukatları aracılığı ile örgüte ve yandaşlarına mesaj gönderdi

Özerklik konusunda Katalan örneğini veren Öcalan, “Ya Meclis olur, ya da halkın bir kongresi. Katalanlar bir proje hazırlayıp sundu. İspanya Anayasa Mahkemesi de onayladı. Özerklik projesi böyle somutlaştırılmalı” dedi.

İMRALI’da çarptırıldığı ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığı ile örgüte, “Kürtler ibadet eder gibi demokratik özerklik üzerinde çalışmalı. Demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir” mesajı gönderdiği ileri sürüldü.PKK çizgisindeki bazı internet sitelerinde yer alan yazılarda, Abdullah Öcalan’ın Çarşamba günü avukatlarıyla yaptığı görüşmede verdiği ileri sürülen mesajları yer aldı. Öcalan, hem PKK’nın gizli şehir yapılanması olan Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi’nin (KCK/TM), hem de devletin zorlanması üzerine tüm yükün kendi omuzlarına yıkıldığını söyledi.

‘Referandum suni gündem’

Kürtlerin gerçek gündeminin ‘demokratik özerklik’ olduğunu kaydeden Öcalan’ın, “Bu referandum Kürtlerin gündemini değiştirmek için ön plana çıkarılıyor, suni bir gündemdir ” dediği ayrıca tanınmış kişilere provokasyonlar olabileceği yönünde uyarıda bulunduğu belirtildi.

Abdullah Öcalan ‘demokratik özerklik’ tarifi yaparken “Demokratik ulus bir ruh ise demokratik özerklik bedendir. Demokratik özerklik, demokratik ulus inşasının ete kemiğe bürünmüş halidir, onun somutlaşmış, bedenleşmiş halidir” dedi.

‘Ekmek ve sudan önemli’

‘Demokratik özerklik’ konusunu İspanya’da Katalanların da tartıştığını kaydeden Öcalan, “Bu özerklik konusunda bir proje hazırlayıp sundular. İspanya Anayasa Mahkemesi de bu projeyi birkaç noktası hariç onayladı. Demokratik özerklik projesini somutlaştırmalı, somut bir şekle getirmelidir. Çok tartışsınlar, gece gündüz ibadet eder gibi ekmek su kadar lazım olan bu demokratik özerklik projesi üzerinde çalışmalıdırlar. Belki bazen aç kalınabilir, az yenilip az içilebilir ama demokratik özerklik Kürtlere ekmek ve sudan daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Öcalan’a göre ‘demokratik özerklik’

*Siyasi Boyutu: Bu boyutta bir meclis olur. Ya da halkın bir kongresi olur. Bu kongre Demokratik Toplum Kongresi’dir.

* Hukukİ Boyutu: Demokratik özerklik projesinin hukuki statüsünü ifade eder. Katalanlar bunu ‘status’ olarak ifade ediyorlar. Yani hukuki olarak Kürtlerin statüsü ne olacak? Bu belirlenerek Anayasa ve yasalara yansıtılır. Yasalarla demokratik özerkliğin çerçevesi içeriği belirlenir.

* Ekonomİk Boyutu: Ekonomik sistem olarak kapitalizmi kabul edemeyiz. Belki kapitalizmi tam olarak ortadan kaldıramayız ama önemli oranda kapitalist ekonomik sistemi değiştirebilir, onu aşındırabilir, kendi ekonomik sistemimizi kurabiliriz. Bu sistemde halkın ekonomisi olur, bir kısmını da özel ekonomi oluşturur.

* Kültürel Boyutu: Kürtçenin Türkçe ile ilişkisi nasıl olmalıdır, anadilde eğitim nasıl yapılabilir, demokratik ulusun dil politikası nasıl olmalıdır, bunlar tartışılmalıdır. Bir eğitim politikası oluşturulmalıdır. Kürtler kültürel soykırımı tam olarak nasıl aşabilir, bunu da bolca tartışıp, bilince çıkarmalı ve kültürel soykırımı aşmalıdır.

* Öz savunma boyutu: Biz buna güvenlik boyutu da diyebiliriz. Yani burada soykırımı ele alıyoruz. Sadece fiziki değil kültürel ve her çeşit soykırımdan bahsediyorum. Öz savunma KCK, PKK tarzı silahlı yapılanmayı değil halkın kendi güvenliğini sağlamasını ifade eder. Mesela askeriyede yer alacaklar mı, bunlar tartışılır. Korucular nasıl lağvedilecek bunlar tartışılmalıdır.

* Dİplomasİ Boyutu: Bu da Kürtlerin diğer halklarla, toplumlarla olan ilişkilerini ele alır. Komşu çevre ülkeler ve diğer parçadaki Kürtlerle ilişkiler olur. Diğer toplumlar ile nasıl bir ilişki istiyoruz, onlarla nasıl yaşamalıyız? Diplomasi boyutu bunu karşılar.”
21.08.2010-Türk Basını



Taslak hazır; 'Özerk Kürdistan'

Demokratik Özerklik Çalıştayı’nda Kürt sorununun çözümü için en önemli proje ve hedef: Demokratik Özerk Kürdistan’ın inşası

Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından yapılan Demokratik Özerklik Çalıştayı’nda Kürt sorununun çözümü için en önemli proje olarak gösterilen “Demokratik Özerklik Modeli Taslağı” hazırlandı. Taslakta hedefin “Demokratik Özerk Kürdistan’ın İnşası” olduğu belirtildi.

Taslakta, “Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir” ifadelerine yer verildi. Taslakta, 8 alanda örgütlenmeye gidilerek, özerkliğin inşa edileceği belirtiliyor.

DTK’nın “Demokratik Özerklik” modeli taslağı Dicle Haber Ajansı tarafından yayınlandı. DTK’nın modelindeki önemli satır başları şöyle açıklanıyor:

TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN ORTAK VATAN

“Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir.

Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder. Köylerden başlamak üzere en tabandan komünler ve şehirlerde meclisler, demokratik özerk sistemin demokratik kurumlarıdır. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm kesimlerin tabanda meclisler oluşturarak politikaya katılımları demokratik sistemin demokratik işleyişi, ahlaki politik toplumun gereğidir.


Türkiye ve Kürdistan’ı ortak vatan olarak görmekteyiz. Demokratik Özerklik hukukunun yeni Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve AB hukukunca tanınarak karşılıklı referanslarla hukukilik ve yasallığı sağlanmalıdır.”

ÖRGÜTLÜ TOPLUM VE DİRENİŞ

Tartışma konusu olan projenin “Öz savunma” boyutuna ilişkin ise şu bilgilere yer veriliyor: “Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Öz savunma örgütlü topluma dayanır. Örgütlü toplum öz savunmasını en iyi yapan toplumdur. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Kürtler ilk işgalci ve istilacı güçlerin saldırısından günümüze kadar her türlü işgal ve saldırılara karı varlığını korumak için öz savunma içinde olmuştur.

Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder. Öz savunma uluslar arası sözleşmeler ve BM tarafından da tanımlanan bir haktır.

Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik özerk Kürdistan’da resmi dil Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra coğrafyamızda konuşulan tüm diller (Asuri, Süryani, Arapça, Ermenice vb) ve lehçelerin kullanımı eğitimi, geliştirilmesi de anayasa ve yasalarca teminat altına alınmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir."

20 Aralık 2010 Pazartesi,
HABERTÜRK

BOP'UN KUKLASI YAHUDİ BARZANİ'NİN IRAK'TAN SONRA TÜRKİYE,İRAN VE SURİYEYİ PARÇALAMA PLANI


Irak’ın kuzeyinde ABD’nin desteğiyle kurulan kukla Kürdistan’da dün peşmerge reisi Mesud Barzani’nin partisi IKDP’nin kongresi vardı. ’Birleşik Kürdistan’ oluşturmak istediklerini açıklayan Barzani, “Kürtler artık tek vücuttur” dedi.

Hedef ‘Birleşik Kürdistan’

Irak’ın kuzeyinde ABD’nin desteğiyle oluşturulan ‘Kürdistan’da peşmerge reisi Barzani’nin partisi KDP’nin kurultayına Türkiye’den de milletvekilleri katıldı. Toplantıda konuşan Barzani, “Birleşik Kürdistan istiyoruz” dedi

ABD’nin desteğinde Irak’ın kuzeyinde oluşturulan ’Kürdistan’da dün peşmerge reisi Mesud Barzani’nin partisi KDP’nin kurultayı vardı. Kurultaya Türkiye’den de milletvekilleri de katıldı. AKP Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik ve Abdülkadir Aksu, kurultay için Irak’ın Erbil kentine gitti. Özel uçakla beraberinde Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik ile Ankara’dan Erbil’e giden Çelik ve Aksu’yu havaalanında Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ve Kürdistan Demokrat Partisi Dış İlişkileri Sorumlusu Sefin Dizayi karşıladı. Bir süre havaalanının VIP salonunda Zebari ile görüşen Çelik ve Aksu daha sonra KDP’nin kongresine katılmak üzere Erbil Sami Abdurrahman Parkı’na geçtiler.Kongreye CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, BDP’li Bengi Yıldız, Hamit Geylani ve eski DEP milletvekili Leyla Zana’nın da aralarında yer aldığı çok sayıda davetli katıldı.


Kürtler tek parça!

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve yeni kabineyi kurmakla görevli olan Başbakan Nuri El Maliki’nin de katıldığı kongre nedeniyle Erbil’de olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. 1500 delege ile aralarında diplomat, siyasetçi ve basın mensuplarının da bulunduğu yaklaşık 2 bin 500 kişi Erbil’e giderken, kentin çeşitli yerlerinde oluşturulan kontrol noktalarında ayrıntılı aramalar yapıldı. Kongrede peşmerge reisi Mesud Barzani bir konuşma yaptı. Barzani, “Sorunlu bölgeler özellikle de Kerkük tüm halkların yaşam kenti olacak. Kerkük Kürdistanındır, bunu tartışmaya dahi açmıyoruz. Sorunlu bölgelerin bizim tarafa geçmesi, orada yaşayanlar için olumlu olur” diye konuştu. Birleşik Kürdistan oluşturmak istediklerini söyleyen Barzani bu konuda şunları kaydetti: “Kürtler tek parça ve bölünemezler. Kürtler parça parça olamazlar artık. Kürtler tek vücuttur ve dil ekseninde bölünemezler. Çok farklı lehçeler olsa bile, Kürtçe tek dildir.“


Aksu: ilişkilerimiz derinleşiyor

Burada bir konuşma yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Aksu da, “Irak Kürt bölgesi ile önceliklerimiz örtüşmektedir. Ekonomilerimiz birbirini tamamlamaktadır. Erbil Başkonsolosluğumuz, bu yılın mart ayında açılmıştır. Başkan Barzani’nin liderliğindeki Irak Kürt bölgesel yönetiminin ülkemizle olan ilişkilerini derinleştirme, çeşitlendirme ve geliştirmeye katkısını önemsiyoruz. Diğer taraftan bölgemizde artık radikal ideolojiler ve terör yöntemlerinin miadı dolmuştur. Türkiye Iraklı Kürt kardeşleriyle dayanışma içinde olmaya devam edecektir” dedi.

Tarih : 12.12.2010 Kurdishnews

MESUD Barzani, Mısır televizyonundan dünyaya 4 ülkedeki Kürtlerin tek devlet olacağını ilan etti. Küstahça meydan okumayı sağır sultan duydu. Ancak Türkiye’nin AKP’li Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çapulcubaşını, “İş birliği yapıyor” diye övdü.


KANDİL’deki hainlerin hamisi Barzani’nin, Washington’a sırtını dayayıp pervasızlaşmasına rağmen Davutoğlu’ndan gelen övgü, muhalefeti öfkelendirdi. MHP’li Erkan Akçay, “ABD ve Peşmergeyle paylaştıklarını Türk milletinden saklıyorlar” dedi.

Bakan’dan şaşırtan açıklama

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD’nin desteğiyle Irak’ın kuzeyini ele geçiren ve Türkiye, İran, Suriye’yi parçalayıp “Büyük Kürdistan”ı kuracaklarını ilan eden peşmerge lideri Barzani’ye övgüler yağdırdı


PKK’ya “terör örgütü” diyemeyen, “Kerkük, Kürdistan’ın başkentidir” iddiasından vazgeçmeyen Irak’ın kuzeyindeki peşmerge lideri Mesut Barzani için Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu, “Ciddi tutum değişikliği var” dedi. Sabah’ta yer alan habere göre Davutoğlu, “Bölgesel yönetim PKK ile arasına net mesafe koydu. Üçlü mekanizmada da istihbari hazırlıklar yapıldı” dedi. Mısır televizyonuna konuşan Barzani ise Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerin tek devlet olacağını ilan etmiş, terörün zayıflatacağı Türkiye’den toprak talep etmişti. Çapulcubaşı, “Türk, Fars ve Arap ulusu gibi Kürtler de devlete sahip olmalı” diye konuşurken PKK’ya karşı hedefe ulaşmada AKP’nin desteğini ima etti. Davudoğlu’nun “Kak Mesut” diye hitap ettiği çapulcubaşının talepleri ise AKP için adeta politika haline geldi.

Sürece iyi bakmak lazım

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la yaptığı telefon görüşmesinde terörle mücadelenin en ağırlıklı konu olduğunu kaydeden Davutoğlu şu değerlendirmeyi yaptı: Ben Neçirvan Barzani (Mesud Barzani’nin akrabası, Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilisi) ile ilk defa 1 Mayıs 2008’de kara harekâtından sonra görüştüm. O zamandan bu zamana Kuzey Irak’ta söylem değişti; çok şey değişti. Çok ciddi tutum değişikliği var. Sürece iyi bakmak lazım. Lojistik konularda alınan önlemler söz konusu. Türkiye, ’Üçlü Mekanizma’çerçevesinde Erbil’de ofis açtı, Başkonsolosluk çalışmaya başladı. Türkiye’nin görünürlüğü arttı. Alanda daha fazla varız. 2007’de Kürt dayanışması söylemi vardı. Şimdi o yok. ’Üçlü Mekanizma’da da istihbari hazırlıklar yapıldı. Onu daha etkin hale getirmeye çalışıyoruz. Yapılan yeni hazırlıklar var, detaylarını veremem. Irak’ta merkezi hükümetin kurulmasının gecikmesi de bu süreci etkiliyor.

Kararlı adım sinyali aldık

Davutoğlu şöyle devam etti: “ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile yaptığımız görüşmenin belki en güçlü tarafı terörle mücadele tarafıydı. Bundan istifade etmeliyiz. PKK’nın ortak düşman olduğunu daha sonra ABD sözcüleri de tekrarladı. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile terörün Avrupa’daki finans kaynaklarının kurutulması konusunda kapsamlı görüşme yaptık. Ashton ve AB tarafından kararlı adım sinyali aldık.”
16/07/2010
Haber: Yeniçağ Gazetesi-Önsel ÜNAL