Sayfalar

PUSULA-2023

25 Nisan 2011 Pazartesi

PKK'NIN KORKUNÇ YÜZÜ




PKK'nın korkunç yüzü!

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın doğum gününde yakılarak infaz edilen 4 örgüt mensubundan 20 yaşındaki "Tayhan" kod adlı Mazlum A’nın ailesi, çocuklarının cenazesini yüzlerce dolar ödeyerek alabildi.
AA muhabirinin edindiği bilgilere göre, Irak’ın kuzeyindeki Hınere bölgesinde terör örgütü PKK mensuplarınca vahşice öldürülen "Tayhan" kod adlı Mazlum A’nın (20) ailesi, çocuklarına ait cenazeyi alabilmek için Dohuk’a gitti.
Burada günlerce bekletilen aile her gün yüzlerce dolar ödeyerek, çocuklarının cenazesini almak için mücadele etti. Yaklaşık 1 hafta sonra Dohuk’taki bir köyün dışına bırakılan ceset, köylüler tarafından anne Sabahat A’ya teslim edildi.
Karayoluyla Türkiye’ye getirilen ceset Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’ndan Malatya’ya gönderildi. Burada yapılan otopsinin ardından kimlik tespiti için cesetten ve aileden alınan DNA örnekleri karşılaştırılarak, cenazenin Mazlum A’ya ait olduğu tespit edildi.
Malatya’da yapılan otopside vücudunda kurşun izi bulunmayan Mazlum A’nın yakılarak öldürüldüğü belirlendi. Günlerce arazide kaldığı anlaşılan ceset üzerinde ileri derecede çürüklerin olduğu belirtilirken, "vahşi hayvanlar tarafından yenildiği"ne dikkat çekildi.
-"OĞLUNUZ MAZLUM KENDİNİ YAKTI"-
Cumhuriyet savcısına ifade veren baba Remzi A, Diyarbakır’da Endüstri Meslek Lisesi son sınıf öğrencisiyken 2008 yılında kaybolan oğullarından bir daha
haber alamadıklarını ifade ederek, 17 Mart’ta evlerini telefonla arayan bir kişinin kendisini tanıtmadan, "Oğlunuz Mazlum kendini yaktı, Roj TV’yi izleyin" dediğini belirtti.
Bunun üzerine komşusuna giderek televizyondaki haberlere baktıklarını anlatan baba, ekrana verilen fotoğraflardan birinin oğlu Mazlum’a ait olduğunu gördüklerini kaydetti.
Yanına eşini alarak Silopi’den Irak’ın kuzeyine geçtiklerini anlatan Remzi A, Dohuk’ta adını bilmedikleri bir köye götürüldüklerini söyledi. Bu köyde günlerce beklemelerine rağmen sağlıklı bir haber alamadıklarını ifade eden Remzi A, şöyle konuştu:
"Burada oğlumuzun durumuna ilişkin sağlıklı bilgiler getirebileceklerini iddia eden bazı kişiler benden her defasında 100 dolar istedi. Bu şekilde defalarca benden 100’er dolar aldılar. Daha sonra ben Türkiye’ye döndüm. Köyün dışına bırakılan ceset yaklaşık 1 hafta sonra köylüler tarafından eşime teslim edilmiş."
-"OĞLUMU KAFASINDAN TANIDIM"-
Olayla ilgili ifade veren anne Sabahat A. da, oğlunun yakılan cesedinin köylüler tarafından köyün dışından alınarak getirildiğini anlatarak, "Küçükken onu ’top kafa’ diye severdim, yanan oğlumu kafasından tanıdım" diyerek, sözlerine şöyle devam etti:
"Kafası yuvarlak ve küçüktü. Çocukken onu ’top kafa’ diye severdim. Yanmış olan cenazesini gördüğüm anda kafasından tanıdım. Bir de bisikletten düştüğü için ön dişlerinden biri kırıktı. Cenazeyi alarak Türkiye’ye dönüşümüz kolay olmadı. Diyarbakır’dan Malatya’ya sevk ettiler. Burada bizden alınan kan örneğinden sonra kimliği belirlendi."
-CESEDİ VAHŞİ HAYVANLAR PARÇALAMIŞ-
Malatya Adli Tıp Kurumu’na 15 Nisan’da ulaşan cesedin yapılan otopside aradan geçen süre nedeniyle çürüdüğü belirlendi.
"Vücutta mermi izi bulunmayan cesette, vahşi hayvanlara bağlı deformasyonların (yenildiği) oluştuğu"na dikkat çekilen otopsi raporunda, Mazlum
A’nın yanarak öldüğü kaydedildi.
-OLAY-
Terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan’ın doğum gününde, "Tayhan" kod adlı Mazlum A’nın Hınere’de, "Şervan" kod adlı Rıdvan B’nin Haftanin’de, "Çiyager" kod adlı Halil A’nın Hakurk’ta, "Kemal" kod adlı Kamil A’nın ise Kandil’de yakılarak infaz edildiği bilgisine ulaşan istihbarat birimleri, katledilen örgüt mensuplarının ailelerine de birer mektup gönderildiğini tespit
etmişti.
Terör örgütünün gönderdiği mektupta ise söz konusu kişilerin güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada ya da doğal sebeplerle öldüğü iddiasına yer verilmişti.
AA


23 Nisan 2011 Cumartesi

YSK KARARINA KARŞI BÖLGEDE KALKIŞMA PROVASI VE PERDE ARKASI




Talimat PKK'dan, övgü BDP'den: Sokaklara dökülün, çatışın

Yüksek Seçim Kurulu'nun, BDP destekli bağımsız milletvekili adaylarını veto kararı sonrası Güneydoğu ve İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde patlak veren olayların arkasından Kandil talimatı çıktı. Emniyet istihbaratı, PKK'nın üst yönetiminden gelen talimatla, YSK kararının bölgede çatışmaya çevirmek için kullanıldığını tespit etti.
YSK'nın veto kararı sonrası büyük şehirlerde patlak veren olayların sebebi belli oldu
Örgüt üyelerinin telsiz ve telefon trafiğinin deşifresinden "Sokaklara dökülün, çatışın" talimatının verildiği tespit edildi. YSK hafta başında aldığı bir kararla BDP'nin desteklediği 7 bağımsız milletvekili adayının seçimlere girmesini veto etti. Kararın ardından, Güneydoğu, İstanbul, Mersin ve Adana başta olmak üzere binlerce kişi sokaklara indi. Olaylara müdahale etmek isteyen polis ile göstericiler arasında çatışma çıktı. Onlarca polis ve gösterici yaralandı. Bismil'de çıkan olaylarda bir kişi silahla vurularak öldürüldü.
Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nın raporunda, Kandil Dağı'nda bulunan PKK üst düzey yöneticilerinin, kitlelerin büyükşehirlerde olaylar çıkartmaları yönünde talimat verdiği ifade edildi. İçişleri Bakanlığı Valilikleri de rapor konusunda uyardı. Edinilen bilgilere göre, Kandil yönetimi, gösterilerde molotof kokteyli ve havai fişek atılması, eylem alanına taşlı-sopalı gelinerek gösterilere müdahale eden polislere karşı konulması ve mümkünse polislerin linç edilmesi talimatı verdi. "Siyasi parti,bankave kamu binalarına da zarar verilmesi" talimatı da telsiz konuşmalarından deşifre edildi.
BDP'den tuhaf yorum: Görkemli demokratik tepki
- BDP, Yüksek Seçim Kurulu'nun 12 bağımsız vekile adaylık yolunu kapatmasının ardından sokakları savaş alanına çeviren, işyerlerini yakan, molotof kokteyl atan yığınların tepkilerinin "demokratik" ve "haklı" olduğunu iddia etti. Parti Meclisi toplantısının ardından yapılan açıklamada, Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun bağımsız adaylarla ilgili kararının demokratik kamuoyunun haklı ve görkemli tepkisi sonucunda geçersiz hale geldiği belirtildi. (SABAH, ZAMAN)23.04.2011 - 10:18

SEÇİM SONRASI DÜŞÜNÜLEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ -TÜSİAD (Tek madde dışında tüm maddeler değişebilir! İlk üç madde de dahil) TESEV(Vicdani ret hakkı, kimlik belgelerinde yer alan 'din hanesi' bölümünün kaldırılması, ilk ve ortaöğretimde anadillerin seçmeli derslerle öğretilmesi, anadilde eğitim-öğretimin anayasal güvence altına alınması.Zorunlu din dersinin kaldırılması,Demokratik özerkliğin sağlanması)


TÜSİAD'dan çok tartışılacak Anayasa Taslağı!
Tek madde dışında tüm maddeler değişebilir! İlk üç madde de dahil

..TÜSİAD, 19 yıl önce ilk kez tartışmaya açtığı “Anayasanın ilk 3 maddesi değiştirilebilir” önerisini yeni anayasa çalışmasında bir kez daha gündeme getirdi. 



TÜSİAD’ın 12 Eylül Referandumu’nun ardından başlattığı ve bugün açıklanacak olan 30 akademisyenin 6 aydır üzerinde çalıştığı yeni anayasa için öneri paketinin ayrıntılarına Radikal ulaştı. Çalışmada “yerel yönetimlerin yetki alanı genişletilmesi”, “Her türlü kimliksel örgütlenmeye izin verilmesi” ve “seçim barajının düşürülmesi” gibi dikkat çekici öneriler yer alıyor. Anayasa referandumu döneminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Taraf olmayan bertaraf olur” sözleri ile adeta tavrını belli etmeye zorladığı TÜSİAD, uzun süredir beklenen yeni anayasa ile ilgili çalışmalarını tamamladı. Bugün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının ardından kamuoyuna açıklanacak raporda yine gündem oluşturacak başlıklar bulunuyor. 


‘Anayasayı kurucu meclis hazırlasın’ 

Radikal'in haberine göre, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr Turgut Tarhanlı eşkoordinatörlüğünde ekim ayından beri gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantıları sonucunda hazırlanan ‘Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu’ adlı çalışmada, mevcut 82 Anayasası’nın Türkiye’nin demokratikleşmesinde engel teşkil ettiği vurgulanarak, bugüne kadar yapılan anayasa değişikliklerinin de ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu belirtiliyor. 




Çözüm önerilerinin anayasayı madde madde analiz etmek yerine ‘kavramsal-ilkesel ve kurumsal’ bir vizyon oluşturmak için hazırlandığına vurgu yapılan çalışmada, ‘Anayasanın tümüyle yenilenmesi’ fikri ön plana çıkıyor. Anayasa ile birlikte kapsamlı bir seçim sistemi, siyasi partiler rejimi ve yargı reformuna da ihtiyaç olduğunun vurgulandığı çalışmada, yeni anayasanın ‘kurucu meclis’ tarafından hazırlanmasının önemine dikkat çekiliyor. 



‘Demokratik özerklik’ vurgusu 

Çalışmadaki en dikkat çekici konu ise anayasada değiştirilmesi bile teklif edilemeyecek ilk 3 maddeye ilişkin. Raporda, Türkiye Cumhuriyeti’nin dili, bayrağı, başkenti ve Atatürk milliyetçiliğine bağlılığını garanti altına alan ilk 3 maddenin evrensel hukuk standartlarına uygun olarak değiştirilebileceği belirtiliyor. Ancak ‘tarihsel gelenek’ itibariyle “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir” ifadesinin korunması gerektiği kaydediliyor. 




Abdullah Öcalan tarafından dillendirilen ‘demokratik özerklik’ konusunda TÜSİAD’ın görüşlerine de yer verilen raporda ‘demokratik özerklik’ sözcüğü kullanılmadan, “yerel yönetimler güçlendirilmeli, yetkileri arttırılmalı” deniyor. 



Bu arada Türkiye’nin temsil adaletini sağlaması için mutlaka seçim barajının makul seviyelere indirilmesi ve ön seçim uygulamasına geçilmesi öneriliyor. 



İşte o 3 madde 



Madde 1 Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 


Madde 2 Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. 



Madde 3 Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır. 



19 yıl önce de söylendi 

TÜSİAD, bundan tam 19 yıl önce 1992’de Prof. Dr. Erdoğan Teziç’e hazırlattığı anayasa taslağında da ‘ilk 3 madde’ konusuna yer vermişti. Söz konusu taslağa ilişkin çalışma grubu raporunda, “Çalışma grubumuz değişmez anayasa kuralı olarak 1924 ve 1961 düzenlemelerine dönmeyi ve sadece hükümet şekli olarak cumhuriyet ilkesinin değişmezliğinin kabulünü tercih etmiştir” ifadesi yer almıştı. 




Dikkat çeken öneriler 

Yeni anayasayı seçimler sonrasında oluşacak Kurucu Meclis hazırlamalı. 

kAnayasanın ilk 3 maddesi de dahil olmak üzere hiçbir madde ‘değiştirilemez’ hükmünde olmamalı. Yalnızca yönetim biçiminin ‘cumhuriyet’ olarak kalması benimsenmeli. Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilmeli, yerinde yönetim sistemi geliştirilmeli. Etnik, dini ya da mezhepsel kimliklerin serbest ifadesi ve örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalı. Seçim barajı temsil adaletine uygun bir seviyeye çekilmeli. 

.
22.03.2011 -RADİKAL

TESEV: Anayasa'da değiştirilemez tek şey demokratik cumhuriyet

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), hazırladığı "Türkiye'nin yeni anayasasına doğru" başlıklı çalışmayla, anayasa taslağını ortaya koydu.
Aralık 2010-Nisan 2011 tarihleri arasında yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan taslak; Can Paker, Cengiz Güleç, Hasan Cemal, M.Salih Yıldırım, Ergun Özbudun, Serap Yazıcı, Mustafa Erdoğan, Ümit Cizre, Tosun Terzioğlu ve Etyen Mahçupyan imzasını taşıyor. İstanbul Conrad Otel'de yapılan basın toplantısıyla açıklanan çalışmaya ilişkin TESEV Başkanı Can Paker, "Türkiye'nin bir cumhuriyet olduğu ve bunun değişmeyeceği; kuruluş sürecine manevi bir referanstır. Sovyetler Birliği, İran ve Irak örneklerinde cumhuriyet siyasi olarak çok yanlış olarak kullanılsa da, gerçek anlamıyla, halkın kendi kendini yönetmesidir. Bu değişmez maddedir." dedi. Paker, yeni anayasanın devleti koruma ve güçlendirmek yerine 'sivil toplumu güçlendirip bireyi korumak' üzerine hazırlanması gerektiğini savundu. Buna örnek olarak da 1215'te İngiltere'de hazırlanan Magna Carta'yı gösterdi. Paker, seçim sürecinde, siyasi partilerin anayasa değişikliğiyle ilgili açıklamalarının takipçisi olacaklarını söyledi.
Çalışmanın yürütücüleri arasında yer alan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ise yeni anayasada devletin 'resmî ideoloji'si olamayacağını kaydetti. Devletin; tüm din ve mezheplere karşı tarafsız hareket etmesi gerektiğini savunduklarının altını çizdi. Erdoğan; buna gerekçe olarak, çoğulculuk ve demokrasinin engellenmesini gösterdi. Temel ilkelerini 'devletin teşkilat ve işleyiş bakımından sivilleşmesi' olarak sundu. Mustafa Erdoğan, "TSK'nın vesayet düzenini kaldıran yeni bir anayasa istiyoruz." dedi.
'Kuvvetler ayrılığı' başlığını açıklayan anayasa profesörü Serap Yazıcı da Türkiye'deki devlet organlarının, hukuku kendi güçleri lehine kullanarak, Anayasa'yı ihlal ettiğini vurguladı. Yazıcı, "Başkanlık sistemini değil, cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltıldığı parlamenter sistemi savunuyoruz." ifadelerini kullandı. Çalışmada devletin temel amaç ve görevleri arasında ayrımcılığın reddi, devletin her türlü kimliği tanıması ve çoğulculuğa saygılı olunması sıralandı.
YSK kararlarını Anayasa Mahkemesi denetlesin
YURTTAŞLIK VE KÜLTÜREL HAKLAR: Vicdani ret hakkı, kimlik belgelerinde yer alan 'din hanesi' bölümünün kaldırılması, resmi dil olarak Türkçenin kullanımı, ilk ve ortaöğretimde anadillerin seçmeli derslerle öğretilmesi, anadilde eğitim-öğretimin anayasal güvence altına alınması.
HUKUK DEVLETİ: Yargı organlarının yapacağı denetimin, yerindelik denetimine dönüşmemesi, Meclis'in kabul ettiği anayasa değişikliklerinin esastan denetime tabi tutulamaması, YSK kararlarının bireysel başvuruyla AYM tarafından denetlenmesi.
KUVVETLER AYRILIĞI: Cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltıldığı parlamenter sistemin oluşturulması, hakim ve savcıların özlük haklarının Yargı Konseyi'ne tevdii.
ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİ: TSK'nın Milli Savunma Bakanlığı'na; Jandarma Genel Komutanlığı'nın da İçişleri Bakanlığı'na bağlanması. MGK'nın anayasal bir kurum olmaktan çıkması.
VİCDAN VE DİN ÖZGÜRLÜĞÜ VE LAİKLİK: Zorunlu din dersinin kaldırılması, seçmeli 'dinler kültürü' dersi okutulması, özel alandaki din eğitiminin anayasal güvence altına alınması.
ZAMAN-FATİH VURAL İSTANBUL   -   21.04.2011