Sayfalar

PUSULA-2023

15 Aralık 2012 Cumartesi

SIRR-I ESRAR-1- Melhameler(Arap Baharı) ve Melhame-i Kübrâ (Büyük Harb/NATO destekli Türkiye Suriye Savaşı sonrasında ise Türkiye'nin NATO ordularınca işgali)


 












HADİSLERDE MEHAME-İ KÜBRA AMİK OVASINDAKİ BÜYÜK SAVAŞ


Hz.Peygamber buyurdu ki:


64/14. İki azatlı, Arab azatlısı(Tunus ve Yemen'deki arab baharının başangıcı  Arap ülkelerinden azat yani bağımsızığına karışan iki ülke) ve Rum azatlısı (aslen kenyalı köle topumdan ABD 'ye başkan seçilen Barac Hussein OBAMA)   Melik olduklarında, onların elleri ile melhameler(Arab Baharı) doğar.


Hz. İbn-i Amr RA


66/7. Melhameler(Arap baharı sonrasında) vuku bulduğunda Allah-u Teàlâ Şam cihetinden, Mevali kabilesinden bir grubu gönderir ki onlar Arap'ın en iyi ata binenleri ve silahlı olanlarıdır (Esad Rejimini Devirmek için savaşan başta Özgür Suriye Ordusu olmak üzere savaşan Arap mücahid gruplar). Allah onların sebebi ile bu dini kuvvetlendirir.
Hz. Ebû Hüreyre RA


351/8. İnsanlar için üç temerküz noktası vardır. Antakya Amik'inde olan Melhame-i Kübrâ'da toplanma merkezi Şam olur. Deccal vak'asında merkezleri Kudüs; Ye'cüc ve Me'cüc hadisesinde Tur-u Sinâ...
Hz. Hüseyin RA


393/10. Müslümanların Melhamede merkezleri Şam, Deccalde merkezleri Kudüs ve Ye'cüc Me'cüc vak'asında merkezleri Tur-u Sinâ'dır.
Hz. Ebû Zahiriyye RA


319/11. Beytül-Makdis'in mâmur olmasını Medine'nin harab olması(İstanbul'un NATO güçlerince işgai) takip eder. Onu da Melhamenin çıkışı ve onu da Kostantiniyye'nin (Mehdi'nin İstanbu'u fethetmesi İstanbul'un 2.Kez fethi ve NATO güçlerini bozguna uğratması)  fethi takip eder. Onu ise Deccal'in çıkması takip eder.
Hz. Muaz RA


236/18. Melhame-i Kübra, Kostantıniyye'nin fethi ve Deccal'in çıkması 7 ay (sene) içinde olur.
Hz. Muaz RA


246/4. Melhame-i Kübra ile Kostantıniyye'nin fethi arasında altı sene vardır. Yedinci de Mesih Deccal çıkar.
Hz. Abdullah ibn-i Buğr RA


354/13. Allah bu ümmete Deccal ile Melhamenin kılıcını birden vermez.(Önce Melhame/Arab baharı ve büyük savaş çıkacak sonrasında ise Deccal Zuhur edecek)
Hz. Muaz RA


298/4. Size dünya fetholunacak. Eğer bir menzilde muhayyer kılınırsanız Şam denilen şehre bakın. Zira orası melhamelerde müslümanların toplandığı yerdir. Onun karargâhı da "Guta" denilen yer olacaktır.


322/10. Melhame-i Kübra gününde müslümanların merkezi Şam şehrinde Guta denilen yerdedir. O gün müslümanların menzillerinin en hayırlısı orasıdır.
Hz. Ebüd-Derdâ RA


74/3. Kıyametin önü sıra altı şeyi say: Benim ölümüm, koyun kıran gibi ölüm çokluğu, Kudüs'ün fethi, mal bolluğu; öyle ki, bir kişiye yüz dinar (altın para) verilir de beğenmiz. Arap evleriden girmedik hiç bir evin kalmadığı bir fitne(başta Irak ve Afganistan işgali olmak üzere Arab baharı ve Suriyedeki iç karışıklar neticesi evlerin harab olması)  Benî Esfer'in (Rumlar'ın) sizinle olan sulhunun bozulması(NATO güçlerinin Esad Rejimi devridikten sonra Müsümanarla yaptığı ahidi bozması Türkiye ve İslam ülkelerini işga etme girişimi) ve 12 000 kişilik 80 sancakla(toplam 960 000 kişilik, 80 tümenlik) size hücüm etmesi. (Amik Ovası harbi)
Hz. Avf ibn-i Mâlik RA


296/7. Altı şey kıyamet alâmetlerindendir: Benim ölümüm, Kudüs'ün fethi, bir adama bin dinar (altın para) verildiği halde azımsaması, her müslümanın evinde ateşi duyulan fitne, koyun boynuzu kıvrımları gibi insanlar arasında ölüm çokluğu, Rum'un gadri(müslümanlara ihaneti), şöyle ki: Her biri 12 000 kişilik 80 sancakla(toplam 960 000 kişilik, 80 tümenlik) müslümanların üzerine yürümeleri. (Amik Ovası'nda vukua gelecek harb)
Hz. Muaz RA


296/8. Ey ümmet! Altı şey vardır ki onlar olmadan kıyamet kopmaz: Peygamberinizin vefatı, aranızda malın artması. Öyle ki, bir adama on bin dirhem (gümüş para) verilecek de yine öfkelenecek. Sizden her erkeğin evine giren bir fitne. Koyun boynuzu kıvrımları gibi ölüm çokluğu. Benî Esfer'le (Rumlar'la) aranızdaki sulh. Öyle ki, kadının hamileliği süresi gibi, dokuz ay toplanırlar, sonra size gadirlik (ihanet ederler) yaparlar. Medinenin fethi.
Denildi ki:
"--Hangi medine?.."
Buyurdu ki:
"--Kostantıniyye.(İstanbul)"


258/3. Sizinle Benî Esfer (Rumlar) arasında sulh olur. Sonra onlar muahedeyi bozarlar(ihanet ederler) ve onikibin kişilik seksen fırkalık bir kuvvetle üzerinize yürürler. (Amik Ovası harbi)
Hz. Avf ibn-i Mâlik RA


298/1. Yakında siz Rumlar'la emin bir sulh yapacaksınız. Sonra siz gaza edeceksiniz. Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize düşman olacaklar(NATO ilk etapta Esad Rejiminin devrilmesi için Türkiye'ye yani Müslümanlara cephe gerisinden destek verecek) . O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız(Esad Rejimi devrilecek bölgeye Müslümanlar hakim olacak). Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız. Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galip geldi." Ona müslümanlardar biri karşı koyup, kendisini öldürecek. Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecek (Esad rejimi sonrasında Suriyede ABD ve AB istihbaratı küçük olaylar provake edip ihanet edip başta Türkiye olmak üzere Müslüman arapları arkadan vuracak). Büyük muharebeler olacak. Sizin için toplanacaklar ve seksen sancak halinde üstünüze gecekler. Her bir sancak altında onbin (on iki bin) kişi olarak. (Görüldüğü gibi Rumlar (Hristiyanlar) bir düşmana karşı müslümanlara yardım maksadı ile, müttefik olarak, Amik ovasına ve Türkiye'nin muhtelif yerlerine  bir kuvvet getirdikten sonra, müslümanların o düşmana galib gelmesi üzerine anlaşmayı bozub, gadirlik yapacaklar ve müslümanlar üzerine hücum edecekler.)
Hz. Zu Mihmer RA


299/8. Yakında, sizinle Rumlar arasında dört sulh anlaşması olur. Dördüncü Âl-i Harun'dan biri ile gerçeklenir. Ve bu yedi sene devam eder.
Denildi ki:
"--Yâ Rasûlallah, o gün insanların imamı kimdir?"
Buyurdu ki:
"--İmam, benim evlâdımdan kırk yaşında, yüzü parlar bir yıldız gibi olan, sağ yanağında siyah bir beni bulunan ve üzerinde iki kutvânî aba olan, bir kimsedir. Tavrı Benî İsrâil ulemasına benzer. Yirmi sene hüküm sürer. Arzdaki hazineleri çıkarır ve şirk beldelerini fetheder."
Hz. Ebû Umame RA



        Yukarıda vermiş olduğumuz Hadisi Şerifler XII. Yüzyılda yaşamış Şeyh Ahmed Ziyaüddin Gümüşhenevi Efendi tarafından kaleme alınan sahih hadislerin derlenmesiyle oluşturulmuş Kıyamet Alametleri adlı eserden alınmıştır. Hz.Peygamber Kader aynasından(Levh-i Mahfuz'dan) günümüzde kadar yaşanan ve ileride yaşanacak olayları bir bir anlatmıştır. Bu olayların büyük bir kısmı tesbih taneleri gibi bir bir ardı sıra gerçekleşmektedir. Alahualem gerçekleşen hadislerden en önemlilerinden birisi sayılan Melhamelerin Arap bölgelerinden başlamasıdır ki Hadislerde bildirildiği üzere Tunus ve Yemende başlayan sonrasında Mısır ve Libyayı içerisine alan Melhameler Arap Baharı adı altında bir bir gerçekleşmektedir. Hadiserde Melhame-i Kübra'nın (büyük savaşın) Şamda başlayacağı ilk etapda Rumlar yani Hristiyan Dünyası (NATO:ABD+AB) tarafından desteklenen Müslümanların (Yani Türkiye+Sünni Arap İslam Ülkelerinin) savaşı kazanacağı (Zalim Esad Rejimini Devireceği) sonrasında ise Rumlar ile Müslümanlar arasında Sulh yapılacağı (mütabakat sağlanıp yönetimin Müslümanlara verileceği) 9 aylık bir Sulh sonrasında ise Rumların (Mısır ve Suriye'de gerçekleşecek Müslüman-Nusrayni/Müsüman-Kıpti/Müslüman-Hristiyan çatışması gibi) küçük provakatif eylemleri bahane ederek Muahedeyi (antlaşmayı bozacağı) Müslüman ülkelerine konuçlandırdığı ordu ile (Başta NATO Kara ordusunun karargahı olan İzmir Olmak üzere Türkiye Suriye arasında gerçekleşecek savaş nedeni ile destek vermek amacı ile başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin önemi şehirlerine yerleştirdiği askeri güçlerle birlikte diğer kuvveterinide uhdesine alarak toplam 80 tümenlik 960.000 kişilik bir kuvvetle Türkiye'yi işgal edeceği  Türk Ordusu ile Rum ordusu(NATO) arasında amik ovasında(amik ovası sembol/antlaşmanın bozulduğu yer) büyük bir savaş vuku bulacağı neticesinde İslam Ordularının yenilerek İslam ülkelerinin başsız kalacağı Medine'nin(hadiste belirtilen Konstantin yani İstanbul'un dahi işgal edileceği) bu esnada Hz.Mehdi'nin zuhuru ile İstanbul'un tekbirlerle yeniden fethedileceği  bidirilmektedir ki, En doğrusunu Allah ve O'nun (Levh-i Mahfuz) yani kader aynasından bidirdiği Hz.Peygamber bilir. Kader Planında her şey yazılı olduğu için tüm Müslümanların Türkiye'nin önce Suriye ile savaşa sokulup sonrasında ise  önce bizi destekleyen NATO güçlerince (Deccal'ın aldatmacası ile) Esad Rejiminin devrilmesinden sonrasında Türkiye'nin işgaline yeltenileceği Hadislerde bildirildiğinden. Tüm Müslüman Türk Milletinin Küfür ordusuna karşı uyanık olması ve Büyük savaşta Mehdi safında hazır olması zaruridir.Allah'ın dediği olur.         



11 Mart 2012 Pazar



PKK/KCK'NIN YENİ İSMİ HDK !

KCK, HDK, PKK, Kadek, Kongra-Gel, KKK, Abdullah Öcalan
Analiz - 11 Mart 2012 10:13
HDK (Halkların Demokratik Kongresi), "devrimci halk savaşı" projesinin başarılabilmesi için kuruldu... Çok dikkat edilmesi gereken kritik bir süreç başladı.

- Apocular olarak çıktılar.
PKK, Kadek, Kongra-Gel, KKK, KCK ve sonuçta HDK geldi.
Bu isim değişikliklerinin tek sebebi, yeni oluşumun hukuken "terör örgütü" olarak kararlaştırılmasına kadar geçen sürede legal alana mümkün olduğunca illegal terör gücünü taşımak.
 - Yargıtay'ın KCK'yı terör örgütü olarak tescillemesinden sonra da HDK geldi.
Gültekin Avcı/Bugün
HDK ve Devrimci Sol
HDK (Halkların Demokratik Kongresi),"devrimci halk savaşı" projesinin başarılabilmesi için kuruldu.
Amaç, Kürtler'i kitlesel bir ayaklanmaya sevk edebilmek için legal görünümlü bir yapıyla zaman kazanmak.
Öcalan'ın KCK'ya talimatı olan "devrimci halk savaşı"nın tetiklenebilmesi için, KCK ciddi şekilde legal alana ihtiyaç hissediyor.
Ateş gücünü ve terör potansiyelini diri tutmak, tedavi etmek ve güçlendirmek için legal alanda rahat ve yoğun üretimler yapabilmesi gerekiyor.
Bu sebeple KCK, faaliyetlerini legal bir yüzle yürütebilmek için oldukça klasik bir yöntemi 6. kez kullanıyor.
Apocular olarak çıktılar.
PKK, Kadek, Kongra-Gel, KKK, KCK ve sonuçta HDK geldi.
Yargıtay 9.Ceza Dairesi KCK'yı terör örgütü olarak ilan edince, KCK'nın DTK, BDP ve diğer PKK faaliyetlerini sorunsuzca örgütleme imkânı kalmadı.
Bu isim değişikliklerinin tek sebebi, yeni oluşumun hukuken "terör örgütü" olarak kararlaştırılmasına kadar geçen sürede legal alana mümkün olduğunca illegal terör gücünü taşımak.
Yoksa MİT'in KCK'ya sızması, KCK için hiçbir sorun teşkil etmiyor.
Görülen o ki, KCK tasfiye edilmiyor. Zira böyle bir açıklamaları yok.
Lakin BDP ve DTK gibi legal faaliyet yürütmesi gereken KCK bileşenlerine yönelik, HDK'nın faaliyet göstereceği imajı pompalanıyor.
Peki, HDK'yı kuran kim? Öcalan'ın cezaevinden verdiği talimatla KCK.
BDP web sitesindeki habere bakar mısınız?
"Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kadın Meclisleri; Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, İzmir, Antalya ve Aydın'da, "sen de bir ses çıkar" kampanyası çerçevesinde... eylemler gerçekleştirdi."
Ne zaman HDK'yı kurdunuz da 36 ilde örgütsel faaliyet başlattınız?
Göz açıp kapayıncaya kadar HDK Kadın Meclisleri nasıl örgütlendi?
Zamana gerek duymadılar çünkü mevcut KCK örgütlenmesinde bazı seksiyonlarda sadece isim değiştirildi.
26 Şubat'taki "Bu da siyasete müdahale mi" başlıklı yazımda buna şöyle işaret etmiştim:
"...Yargıtay'ın gösterdiği bu kırmızı kart, KCK ve BDP mahfillerinde yeni isimler altında örgütlenme girişimini tetikleyebilir... KCK milletin zekâsına hakaret etmeye devam ederek, terörist kimlikleri deşifre olana kadar yeni isimler üretebilir..."
Yargıtay'ın KCK'yı terör örgütü olarak tescillemesinden sonra da HDK geldi.
HDK için "halkların demokratik kongresi" dense de, hakikatte HTK yani "halkların terör kongresi" olduğu gerçeği gözden kaçmıyor.
"Halkların Demokratik Kongresi" ismindeki "halklar" ise PKK terörüne destek verecek devrimci sol terör örgütlerine işaret ediyor.
Devrimci Türk Solu içinde en güçlü 2 yapı öncelikle DHKP/C, takiben MKP.
Bir de MLKP.
TKP/ML çizgisinin en diri parçası sayılan MKP, "Kürt ulusunun ve haklı mücadelesinin yanında olduğumuzu beyan ederiz" cümlesiyle de PKK'yla işbirliğini açıkça deklare etti.
Devrimci Türk Solu'nun en güçlü parçası olan DHKP/C kanadında ise durum farklı.
Özellikle 2009 sonlarında Avrupa'da sağladığı siyasi rant ve organize suç faaliyetlerinden elde ettiği parayı kaybetmek istemeyen PKK, Türkiye ve Avrupa'da öne çıkmaya çalışan DHKP/C mensuplarına ve derneklerine yoğun saldırılarda bulundu.
Binalarını molotoflarla yaktı.
DHKP/C derneklerindeki paralara el koydular.
DHKP/C'nin, 'Demokratik Açılım'ı bahane ederek, Öcalan ve yönetimini ağır bir dille eleştirmesi, PKK-DHKP/C arasında bir süredir devam eden ''örtülü'' işbirliğini bozdu.
DHKP/C'nin PKK'ya yönelttiği en önemli 2 eleştirisinden birisi, Öcalan ve yönetiminin kendi çıkarları için Kürtler'i feda etmeleri.
Gördüğünüz gibi PKK'nın Kürtler için "mücadele" ettiğine DHKP/C bile inanmıyor.
Stratfor belgelerinde PKK'nın ABD'ye sunduğu "resmi mektuplar"da altı çizilen, "Öcalan'ın serbest kalması" kaydının PKK'nın asli gayesi olduğunu DHKP/C önceden görmüş.
DHKP/C'nin PKK'yı eleştirdiği 2. noktaysa; "Kürtler'in kurtuluşu için şiddet eylemlerinin sürdürülmesi gerektiği halde, Öcalan ve ekibinin PKK'yı silahsızlandırmaya götürmesi" düşüncesi.
Sınıf mücadelesine dayanan DHKP/C'nin, etnik ulusalcılığa dayanan ve devrimci sola tepeden bakan PKK'yı devrimci sol bir örgüt olarak kabul etmediğini, Kürtler'e DHKP/C'ye katılma çağrısında bulunduğunu da belirtelim.
Bunlar, HDK şemsiyesinde DHKP/C'yi de görmek isteyen PKK'nın yoğun eylem yapmaya yönelmesi ve devrimci sol söylemlere yönelmesi demek.
Yani teröre ve manipülasyona devam.
Çok dikkat edilmesi gereken kritik bir süreç başladı.

11 Şubat 2012 Cumartesi

BÜYÜK İHANET!!!


MİT'e yöneltilen suçlamalar insanın kanını donduruyor

09.02.2012 09:43:30


MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Yardımcısı Afet Güneş'in KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırılmasına neden olan belgeler dehşete düşürdü.

Buna göre KCK, MİT gözetiminde kuruldu. Bazı eylem talimatları MİT tarafından teröristlere ulaştırıldı. Hedef önce Kürdistan sonra Öcalan’a özgürlük.

Bugün gazetesi şoke eden iddiaları manşetine taşıdı. Bu soruşturmanın kendisi ve yankıları uzun süre konuşulacak gibi. İşte o belgelerle ortaya atılan çok ağır iddialar:

"KCK'NIN KURULUŞU MİT GÖZETİMİNDE TAMAMLANDI"
Terör örgütüyle görüşen MİT heyeti, istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin dışında örgütün yönetilmesine aracılık etti. Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCK yapılanması, MİT heyetinin gözetiminde tamamlandı.


"ÖCALAN'IN SİLAHLI EYLEM TALİMATLARI ULAŞTIRILDI"
MİT'in bazı mensupları, doğrudan temaslar ve ajanları aracılığıyla elde ettikleri saldırı talimatlarının önlenmesi için harekete geçmedi. Hatta eylem talimatlarını yerine getirecek olan Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı oldu.
"ÖNCE KÜRDİSTAN SONRA ÖCALAN'A ÖZGÜRLÜK"
İstihbarat toplama vazifesi aşılarak devletin bütünlüğü ve Anayasal düzene karşı anlaşma noktasında varıldı. Yeni Anayasa da özerk Kürdistan'a imkan tanınması, Öcalan'ın önce ev hapsine ardından özgürlüğüne kavuşması konusunda mutabakata varıldı.

"PKK POLİS OLACAK, NATO VE BM BÖLGEYE ÇEKİLECEK" 

PKK'nın özerk Kürdistan'da polis gücü olarak kullanılması, Birleşmiş Milletler veya NATO'nun bölgeye müdahalesini de içeren mutabakat metinlerine ulaşıldı. Tutuklu KCK sanıklarının serbest bırakılacağı teminatı da verildi.


'İMRALI İLE İLETİŞİMİ TEŞKİLAT SAĞLIYORDU'

KCK operasyonlarında ele geçirilen özel Yetkili Savcılığın elinde bulunan bilgi ve belgeler, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile örgüt üst yönetimi arasında mektuplaşma trafiğini MİT mensuplarının sağladığını ortaya koydu. İddialara göre Öcalan tarafından 6 Temmuz 2011 günü yazılan "KCK Yürütme Konseyi Başkanlığına" başlıklı el yazısı mektup da MİT heyeti tarafından örgütün Avrupa kadrolarına ulaştırıldı. Bu bilgiler Diyarbakır'daki KCK operasyonları sırasında ele geçirildi. Öcalan görüşme notlarında birçok defa heyetle görüştüğünü, mektup trafiği yaşandığını söyledi.

HUKUKSUZLUĞU BİLİYORLARDI
Basına "PKK-MİT Oslo Görüşmeleri" olarak yansıyan ses kaydında da MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in, Öcalan ile Avrupa'daki örgüt yöneticileri arasında mektup iletişimini yürüteceğine dair sözleri yer almıştı.


Ses kayıtlarında Güneş, "Notun (5) sayfayı geçmeyecek şekilde yazılmasını, İmralı'ya gittiklerinde ilk olarak örgüt tarafından hazırlanan notu Öcalan'a verdiklerini, hiç ses çıkarmadan okumasını beklediklerini, Öcalan'ın notu 1,1.5 saat boyunca okuduğunu, Öcalan'ın cevabını mektubun arkasına yazdığı, bunun da 45 dakika civarında sürdüğü, ona 'kısa yaz' diye yalvardıklarını, İmralı ile böyle bir kanal kurulmasının büyük bir fırsat olduğunu" söylüyordu. Ses kayıtlarında Afet Güneş "Öcalan ile örgüt üst yönetimi arasında devam eden karşılıklı mektup trafiğine izin verilerek hukuka uygun olmayan bir iş yapıldığını, devletin bu durumun daha nereye kadar gideceğini sorgulayacağım, bu sebeple bu mektuplardan sonuç alınmasının önemli olduğunu" kaydediyordu.

KCK'LILARA TAHLİYE SÖZÜ
MİT heyeti ile örgüt arasında yapılan ve Diyarbakır'da ele geçirilen mutabakat metinlerinde KCK tutuklularının serbest bırakılması için MİT heyetinin taahhütte bulunduğu anlaşıldı. Mutabakat metninde "Kürt halkının siyasi ve legal temsilcileri, basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik uygulanan baskı, tutuklama ve çalışmalarım engelleme vb. yönelimlere son verilmesi ve KCK adı altında gerçekleşen siyasi operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması sürecin yumuşatılması ve çözüm yönünde ilerlemesi için önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede Türk tarafı ilk adım olarak Newroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt eder" ifadeleri yer aldı. Abdullah Öcalan'm 23 Mart 2011 tarihinde avukatları ile yaptığı görüşmelerde, MİT heyetinin hükümeti Öcalan'a şikayet ettiği ve kendisine verilen sınırın dışında bir rol yürüttüğü anlaşıldı. Öcalan avukatlara MİT heyeti hakkında şunlan söyledi: "AKPnin uyguladığı bu yeni konseptin yani siyasi tasfiye ve taviz politikasının sorunu çözme konusunda yanlış ve yetersiz olduğunu düşünüyorlar. Tam emin değilim ama edindiğim izlenim bu."
TERÖR ÖRGÜTÜNE TARAF STATÜSÜ KAZANDIRILDI
MİT heyeti "Oslo Görüşmeleri" adı altında Türkiye'nin kırmızı bültenle aradığı PKK/KCK'nın liderlerinden Zübeyr Aydar, Mustafa Karasu ve Sabri Ok'un da bulunduğu üst düzey örgüt mensupları ile görüşmeye devam etti. Böylece terör örgütünün devlet düzeyinde taraf olarak görülmesine olanak doğdu. Ele geçirilen "Mutabakat Metni" belgesinde "Üç paragraflık giriş ve 9 maddeden oluşan iş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan (Hakem Devlet) HD temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı (Hakem Devlet) HD merkezinde arşive alınmıştır" ifadelerinin yer aldığı belirlendi.
NATO BÖLGEYE ÇEKİLECEK
MİT heyetinin. Öcalan'ın BM Müdahalesi planını örgüte ilettiği ve en baştan beri Devlet Yapılanması olarak tasarlandığı bilinmesine rağmen KCK yapılanmasının tamamlanmasına da göz yumduğu ortaya çıktı. Öcalan 17 Haziran 201O'da avukatları ile yaptığı görüşmede "Eğer Hükümet bir temsilcisini gönderirse, gelip görüşürlerse, bu konuda parlamentodan bir karar çıkartıp önümü açarlarsa ben iki günde tüm silahlı güçleri bir alanda toplayabilirim. Buna gücüm de var iddiam da var. kendime güveniyorum. Silahlı güçler BM'nin ya da NATO'nun denetimi altında bir bölgeye de çekebiliriz" şeklinde beyanda bulunmuştu.
Öcalan'ın bu talimatı Cengiz Kapmaz tarafından MİT'e de iletildi.

'PKK POLİS GÜCÜ OLACAK'
Ele geçen belgelerde ayrıca PKK'nın özerk kürdistanda polis gücü olarak kullanılması. Birleşmiş Milletler veya NATO'nun bölgeye müdahalesini de içeren mutabakat metinlerine ulaşıldı... Bazı MİT mensupları, Öcalan ile terör örgütünün Avrupa ve Kırsal kadrolarıyla iletişrminde kuryelik yaptı.
SİLAHLI FAALİYETE GÖZ YUMULDU
MİT heyetinin örgüt ile yaptığı görüşmelerde KCK yapılanmasının tamamlanması için Devlet birimlerinin oyalanması konusunda taahhütte bulunduğu anlaşıldı. Ses kaydında da Afet Güneş "Örgütün metropolleri patlayıcı maddelerle doldurduğunu bildiğini" belirtiyordu. Öcalan bir taraftan heyetle görüşürken bir taraftan da avukatları aracılığıyla örgüte talimatlar verdiği, MİT heyetinin de avukatlar içindeki ajanı Asrın Hukuk Bürosu aracılığıyla tüm bu gelişmelere izleyerek eylem talimatlarından haberdar olmasına rağmen seyirci kaldığı anlaşıldı.

HABUR'U ORGANİZE EDENLER

MİT heyetinin, bir taraftan hükümet adına bu görüşmeleri sürdürürken öte yandan hükümeti zor durumda bırakacak provokasyonların ortaya çıkmasını sağladığı belirlendi. Bu durum Gizli Tanık Bahar'ın ifadesinde "Habur olayını organize edenlerle Öcalan'la görüşenler aynı kişilerdir ve Habur hükümete karşı bir operasyon gibi planlanmıştır" sözleriyle ortaya konuldu.
SAVAŞ NOTUNU GÖTÜRDÜLER
MİT heyeti tarafından KCK Yürütme Konseyine ulaştırılan Öcalan'a ait el yazması mektupta KCK'nın alternatif devlet kurma girişimi olduğu belirtiliyor. MİT heyetinin ulaştırdığı bu mektubu talimat olarak kabul eden örgütün, KCK'nın yapılanması için seferber olduğu anlaşıldı. O mektupta KCK Öcalan tarafından şöyle tanımlanıyor: "KCK'nın her düzeyde kendini yaşatmak için eğitmesi, lojistiklendirmesi, irtibatlandırması, örgütlendirmesi, demokratik ulus çözümünü pratikleştirmesi için kaçınılmazıdır." MİT heyeti tarafından örgüte ulaştırılan mektup üzerine 14 Temmuz 2011'de DTK tarafından demokratik özerklik ilan edildiği anlaşıldı. MİT heyetinin özerklik ilanından haberdar olduğu hatta bu talimata aracılık ettiği halde bunu ilgili kurumlarla paylaşmadığı belirlendi. MİT'in ilettiği o mektupta Öcalan'ın halk savaşı talimatı da şu şekilde yer aldı: "Dolayısıyla süreç hem anlamlı Demokratik Çözüm ve Barış konusunda olduğu kadar 'halk savaşı' konusunda da olağanca ağırlığını sürdürmektedir."

Savcıdaki şok belge

10.02.2012 12:05:38
KCK soruşturması kapsamında Diyarbakır BDP binasında ele geçirilen ve MİT ile PKK arasında oluşturulduğu iddia edilen mutabakat ve protokol metinleri Savcı Sarıkaya'nın elinde bulunuyor.

İŞTE O BELGELER



Akşam'dan Seda Kılıç'ın haberine göre; 'Oslo X Mutabakat Taslağı', '20 ve 21 No'lu Protokol' adlı bu belgelerde şu konuların yer aldığı öğrenildi:

- Türkiyeliliği esas alan demokratik ulus temelinde yeni bir anayasa.

- Demokratik özerklik statüsünün sağlanması.

- Kürt kimliğinin yeni anayasada yer alması. Kürtçe'nin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi.
- Önderliğin (Öcalan) ilk aşamada ev hapsine alınması.
- Önderliğin özgürce, toplumsal ve siyasal yaşama katılması.
- Gerillanın silahsızlandırılması, mevcut yasalar çerçevesinde toplumun öz savunma gücü ya da yeni bir statüyle demokratik çözüm içinde varlığını koruyacak bir yapılanmaya kavuşması.
Protokoldeki 'İş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan HD (Hakem Devlet) temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı HD merkezinde arşive alınmıştır' ifadesi dikkat çekiyor.
Kaynak : Türk Basını

Birand MİT KCK iddialarının perde arkasını 

anlattı

Olan biteni en iyi Birand özetledi: KCK İÇİNDEKİ MİT AJANLARI.. Polis yakalıyordu MİT kaçırıyordu..





MİTmüsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasını değerlendiren Kanal DAna Haber anchormanı usta gazeteci Mehmet Ali Birand, savcılık soruşturmasına dayandırdığı bilgilerde çok konuşulacak iddialarda bulundu.

KCK İÇERİSİNDEKİ MİT ELEMANLARI

MİT’in KCK içerisine eleman soktuğunu iddia eden Birand, bu elemanların bazı eylemlerde kullanıldığını anlattı. Ardından KCK içerisine yerleştirilmiş bazı MİTelemanlarının polis operasyonları ile yakalanmasının ardından MİT ve Emniyetkarşı karşıya kaldı. İddialara göre MİT polis tarafından yakalanan bazı gizli elemanlarını alıp yurt dışına götürdü.

SANSASYONEL EYLEMLERDE MİT'İN DE DAHLİ VAR

Bir diğer çok konuşulan iddia ise örgütün gerçekleştirdiği sansasyonel eylemlerde MİT’in elemanlarının da dahli olduğu yönünde.
İşte Birand’ın çok konuşulacak o iddiası


Savcıların MİT’e yönelik suçlamaları
09 Şubat 2012 Perşembe 14:22

Savcıların MİT’e yönelik suçlamaları

KCK yapılanmasının faaliyetlerinde MİT heyetinin rolü deşifre edilirken, savcılık çok özel bilgilere ulaştı.

İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, KCKyapılanmasının faaliyetlerinde MİT heyetinin rolü deşifre edildi. Savcılığın çok çarpıcı bilgilere ulaştığı ortaya çıktı.

SES KAYITLARI ELE GEÇİRİLDİ

PKK/KCK terör örgütü hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, 13 Ocak 2012 tarihindeki 'Önderlik Komitesi' operasyonunda 21 kişi gözaltına alınmış, 13'ü tutuklanmıştı. Bu soruşturma kapsamında 39 kurum ve kuruluşta da arama yapıldı. Operasyonda, BDP Diyarbakır İl Başkanlığı'ndaki aramalarda; MİT heyeti ile kırmızı bültenle aranan terör örgütü yöneticileri arasında yapılan ve Oslo görüşmelerini tamamlayıcı nitelikteki toplantılara ait 12 adet ses kaydı, Abdullah Öcalan'ın KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı'na gönderdiği 6'sı el yazısı olmak üzere 19 mektup bulundu.

ŞOK İDDİALAR, ŞOK SUÇLAMALAR

MİT yöneticileriyle ilgili olarak, Diyarbakır BDP binasındaki dokümanlarda çok önemli bilgi ve belgelere ulaşıldı. Bu belgelere göre, MİT, istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin dışında, örgütün yönetilmesine aracılık etme olanağı sağladı. Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCKyapılanması, MİT heyetinin gözetiminde tamamlandı.

MİT, BİLDİĞİ EYLEMLERİ ÖNLEMEDİ

Yine belgelere göre, MİT, gerek doğrudan temaslarında, gerekse örgüt içindeki ajanlarıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesine yönelik harekete geçmedi. Aksine eylem talimatlarının, Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı oldu. İstihbarat toplama vazifesi aşılarak, devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşma noktasına varıldı. Ayrıca ele geçirilen mutabakat metinlerine göre, yeni Anayasa'da özerk Kürdistan'a imkân tanınması, Öcalan'ın önce ev hapsine çıkarılması, ardından özgürlüğüne kavuşması, PKK'nın özerk Kürdistan'da polis gücü olarak kullanılması, Birleşmiş Milletler veya NATO'nun bölgeye müdahalesini de içeren planlara ulaşıldı.

OSLO KAYITLARI DELİLLER ARASINDA

"PKK-Oslo görüşmeleri"ne dair ses kayıtları da soruşturma dosyasına girdi. Afet Güneş'in, kayıtlarda, Öcalan ile Avrupa'daki örgüt yöneticileri arasında mektup iletişimini yürüteceğini söylediği tespit edildi.

1.5 SAAT ÖCALAN'I BEKLEDİLER

Ses kayıtlarında; MİT heyetinin, İmralı'ya gittiklerinde ilk olarak örgüt tarafından hazırlanan notu Abdullah Öcalan'a verdiği anlaşılıyor. Aynı kayıtlardan MİT'çilerin, hiç ses çıkarmadan okumasını bekledikleri belirlendi. Öcalan'ın da notu 1-1.5 saat boyunca okuduğu, ardından cevabını mektubun arkasına yazdığı, bunun da 45 dakika civarında sürdüğü ortaya çıktı. Bu sırada heyetin, Öcalan'dan kısa yazmasını istediği söyleniyor. O ses kayıtlarında Afet Güneş, mektup trafiğinin hukuksuz olduğunu da itiraf ediyor.

'MİT, ÖCALAN İÇİN KURİYELİK YAPTI' İDDİASI

MİT heyeti, Öcalan'ın terör örgütünün Avrupa ve kırsal kadrolarıyla iletişimini kuryelik yaparak sağladı. MİT, verilen taahhütler çerçevesinde, KCKyapılanmasının tamamlaması için örgüte zaman kazandırdı. Avukatların, cezaevinde Öcalan'ın kaleme aldığı mektupları, MİT heyeti üstünden sağladığı anlaşıldı. Öcalan'ın 6 Temmuz 2011 tarihli "KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı'na" başlıklı el yazısı mektup; MİT heyeti tarafından örgütün Avrupa kadrolarına ulaştırıldı. Öcalan'ın notlarında birçok defa MİT heyetiyle görüştüğünü, mektup trafiği yaşandığını açıkladığı da ortaya çıktı. MİT heyeti tarafından KCK Yürütme Konseyi'ne ulaştırılan Öcalan'a ait el yazması mektupta, KCK'nın alternatif devlet kurma girişimi olduğu belirtiliyor.

'MİT İSTEDİ, 14 TEMMUZ'DA ÖZERKLİK İLAN EDİLDİ'

Ele geçen belgelerde, diğer iddialar şöyle: MİT heyeti tarafından örgüte ulaştırılan mektup üzerine 14 Temmuz 2011'de DTK tarafından demokratik özerklik ilan edildiği anlaşıldı. MİT heyeti, özerklik ilanından haberdar olduğu, hatta bu talimata aracı olduğu halde bunu ilgili kurumlarla paylaşmadı. Ses kayıtlarında Afet Güneş'in, "Örgütün kadrolarını ülke dışına çıkarma kararı alması durumunda MİT'in Genelkurmay'ı operasyon yapmama yönünde uyaracağı ve buna ikna edebilecekleri" şeklinde beyanda bulunduğu da belirlenmiş.

MİT TAAHHÜT ETTİ

MİT heyeti ile örgüt arasında yapılan ve Diyarbakır'da ele geçirilen mutabakat metinlerinde KCK tutuklularının serbest bırakılması için MİT heyetinin taahhütte bulunduğu anlaşıldı: "Kürt halkının siyasi ve legal temsilcileri, basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik uygulanan baskı, tutuklama ve çalışmalarını engelleme vb. yönelimlere son verilmesi ve KCK adı altında gerçekleşen siyasi operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması, sürecin yumuşatılması ve çözüm yönünde ilerlemesi için önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede Türk tarafı ilk adım olarak Nevroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt eder."

AJAN AVUKAT

KCK Önderlik Komitesi'nde yer alan 7 avukattan biri olan Asrın Hukuk Bürosu'ndan bir kişinin DİHA'ya verdiği röportaj da dosyada yer aldı. Röportajda,"10'a yakın belgenin İmralı'dan alınıp Kandil'e ulaştırıldığı" ifadeleri yer alıyor.

HABUR ORGANİZASYONU

MİT heyetinin, bir taraftan hükümet adına bu görüşmeleri sürdürürken, öte yandan da hükümeti zor durumda bırakacak provokasyonların ortaya çıkmasını sağladığı dile getirildi. Bu durum, bir gizli tanığın ifadesinde de şöyle belirtiliyor: "Habur olayını organize edenlerle Öcalan'la görüşenler aynı kişilerdir ve Habur, hükümete karşı bir operasyon gibi planlanmıştır."

İKİ POLİS MÜDÜRÜNE JET GÖREVDEN ALMA

KCK operasyonlarını yürüten İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun "olur"uyla ve gerekçe gösterilmeden görevden alındı. Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, dün sabah saat 10.00 sıralarında iki müdürün görevden alınması talimatını verdi. Hazırlanan görevden alınma yazıları, "olur"unun alınması üzere Vali Mutlu'ya gönderildi. Vali Mutlu da saat 11.30 sıralarında görevden alma yazılarını onayladı. Atayün ve Demirhan'a tebliğ sırasında "müdüriyet" emrine alındıkları bildirildidi. Görevden alma yazılarında herhangi bir gerekçe olmadığı öğrenildi.

OPERASYONLARI BİZZAT YÖNETTİLER

Hüseyin Çapkın, Atayün ve Demirhan'ın yerine kısa sürede atama yaptı. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne Mali Şube Müdürü Ömer Köse, İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne Demirhan'ın yardımcılığını yapan Serdar Güldalı getirildi. Görevden alınan Erol Demirhan ve Yurt Atayün, Temmuz 2009'dan bu yana en ses getiren Ergenekon, Balyoz, KCK ve Devrimci Karargâh Operasyonları'na imza attı.
Balyoz Darbe Planı iddialarına ilişkin geniş çaplı operasyonlarda eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Ergin Saygın ve eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 17 emekli general, 4 muvazzaf amiral, 27 subay ve 1 astsubay gözaltına alındı. Ergenekon soruşturması kapsamında ise 10'uncu dalgadan sonra yapılan tüm operasyonlara imza attılar. Devrimci Karargâh Terör Örgütü'ne yönelik operasyonlar da iki müdür döneminde yapıldı.KCK/PKK soruşturması kapsamında ise bu dönemde onlarca operasyon yapıldı ve yüzlerce kişi gözaltına alındı.

'RUTİN UYGULAMA'

İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, "Bu rutin bir uygulamadır. Bir görev değişimidir" dedi.Çapkın, "Görev değişimi KCK soruşturmasıyla mı alakalı?" sorusu üzerine de başka bir şey söylemeyeceğini belirtti.

SAVCILAR 3 MİT'ÇİYİ TELEFONLA ÇAĞIRMIŞ

İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce yürütülen terör örgütü KCK'ya yönelik soruşturma kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in bugün "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye gelmesi bekleniyor. Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın MİT yöneticilerini telefonla adliyeye davet ettikleri ancak bu konu da başsavcılığı bilgilendirmedikleri ortaya çıktı. Önceki gün bilgiyi doğrulamayan başsavcılık, dün resmi açıklamyla 3 ismin ifadeye çağrıldığını doğruladı.

5 MİT'Çİ İFADE VERECEK

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in yanı sıra ifade vermeye 2 teşkilat personelinin de çağrıldığı öğrenildi. Savcıların ifadeye çağırma nedeni ise "KCK soruşturması sürecinde elde edilen deliller ve ifadeler".

HUKUKÇULAR BÖLÜNDÜ

İstanbul Özel Yetkili Savcılığı'nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski Müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş'i ifadeye çağırması hukukçuları ikiye böldü. Bazı hukukçular MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılması için Başbakanlık'tan izin alınması gerektiğini belirtirken, bazıları da özel yetkili savcıların örgütlü suçlarda izin almadan doğrudan soruşturma başlatıp ifadeye çağırabileceğini söyledi ve Erzincan Savcılığı döneminde CHP Milletvekili İlhan Cihaner ile eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u örnek gösterdi.

AYDINLIKÇILARIN OPERASYON RAHATSIZLIĞI(?)

aydinlik_surmanset.jpg

Emre Uslu önceki gün çıktığı bir televizyon programında MİT-KCK ilişkisi konusunda önemli bir noktaya dikkat çekmişti.
İddiaya göre MİT’in içindeki sola yakın bir kesim, KCK operasyonlarından ciddi anlamda rahatsızlık duyuyor ve KCK operasyonlarının bitirilmesini istiyordu.
Bugün gazetelere biraz dikkatli bakıldığında bu iddianın sağlaması çok rahatlıkla yapılabilir. Aydınlık Gazetesi’nin sürmanşeti bu anlamda çok dikkat çekici.
“KCK İçindeki 1000 MİT’çi Açığa Çıkacak” başlığıyla verilen haberde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın arkadaşlarının durumdan rahatsız olduğu belirtiliyor.
İşte Aydınlık’taki o haberden ilgili bölüm;
“Hakan Fidan’ın mesai arkadaşları soruşturmadan rahatsız
Hakan Fidan’ın kurmayları KCK’yla ilgili bilgilerin deşifre olmasından endişe ediyor. En dikkat çeken konu ise KCK yapılanması içinde MİT’le bağlantılı olan 1000 kişi...
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK soruşturması nedeniyle ifadeye çağrılması mesai arkadaşlarının tepkisine neden oldu. MİT’e yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre Hakan Fidan’ın kurmayları KCK’yla ilgili bilgilerin deşifre olmasından endişe ediyor. Fidan’ın kurmaylarının endişe duyduğu en dikkat çeken konu ise KCK yapılanması içinde MİT’le bağlantılı 1000 kişi…”
Peki Aydınlık neden böyle bir sürmanşet attı?
KCK içindeki MİT haber elamanlarının deşifre olmasından neden rahatsız?
Aydınlık’ın neden birden böyle paçaları tutuştu?
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski yöneticiler Emre Taner ve Afet Güneş’in KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırılması gündemi birden değiştirmişti. Dün en çok konuşulan konu MİT mensuplarının ifadeye gidip gitmeyeceği konusuydu.
Bu soru yanıtını buldu. MİT Müsteşarı ifadeye gitmedi. Gerekçe olarak da MİT Kanununun 26. maddesi gösterildi.
MİT mensuplarının ifadeye çağırılması sonradı durumun hukuki boyutu için de dün Ankara’da toplantı üstüne toplantı yapıldı. Adalet Bakanı iki kez Başbakanlık binası geldi, gitti...
MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılmasından sonra Ankara kulislerine şok bir bilgi yansımıştı. Hem özel yetkili savcıların görevini düzenleyen 250. maddede hem de MİT Kanunu’nda bazı değişiklikler için çalışmalar yapıldığı bilgisi kamuoyuna bomba gibi düşmüştü.
Özellikle MİT Kanununda yapılması planlanan değişiklik çok önemli. MİT mensuplarının yargılanmalarını düzenleyen maddenin yeniden düzenlenerek MİT mensuplarına "YARGI KORUMASI" getirilmeye çalışıldığı iddialar arasında.
İşte Ergenekon sanığı Doğu Perinçek’in Aydınlık’ının bugünkü sürmanşetten feryadı da bu yüzden. “Hakan Fidan’ın mesai arkadaşları soruşturmadan rahatsız, MİT bağlantılı 1000 kişi deşifre olacak” diyerek MİT Müsteşarı üzerinden MİT içindeki derin yapının korunması gerektiği ima ediliyor ve Hükümet'e mesaj gönderiliyor...
Eğer hükümet bu noktada MİT Müsteşarını korumak için bir “Koruma Kanunu” çıkarırsa aynı zamanda MİT içindeki derin yapıları da korumaya alacağını unutmamalı…
Bunu Aydınlık’ın sürmanşetindeki feryadından anlayabilir…
Kaynak:Türk Basını




Zaman savcı Sarıkaya'nın gitmesine çok üzüldü

Hükümete yakın gazeteler arasında savcı Sarıkaya'nın gitmesine bir tek Zaman üzüldü.


12.02.2012 - 11:38

KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu 5 MİT mensubunu ifadeye çağıran soruşturma savcısı Sadrettin Sarıkaya dosyadaki görevinden alındı. Savcı Sarıkaya "Yapacak bir şey yok. Görevlendirme bugün oldu. Biz görevimizi yaptık" dedi. Dün yaşanan gelişmeler bugün gazetelerde geniş yer tuttu. Hükümete yakın gazetelerin konuya ilişkin görüşleri merak ediliyordu.

ZAMAN ÇOK ÜZÜLDÜ

İktidara yakın gazeteler arasında bir tek Zaman gazetesi Sarıkaya'nın görevden alınmasına muhalefet etti. Bugüne kadar görevden alınan savcıların yaptıkları doğru çıktı diyen Zaman gazetesi konuya haber-yorum kısmında yer verdi. Gazetede Fatih Uğur imzasıyla verilen yorumda "Kişiler konuşulurken, suçun ne olduğu gözden kaçırıldı. Peki soruşturma dosyasının içeriğiyle ilgili yansıyan iddialar cevapsız mı kalacak?" sorusu soruldu..
İşte Zaman'da yer alan o yorum..

SAVCI GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLDİ

Terör örgütü KCK'ya yönelik olarak 3 yıldır sürdürülen soruşturmada dün kritik gelişmeler yaşandı. 5 MİT yetkilisini ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya'ya görevinden el çektirildi. Görünen haliyle savcılar kişileri değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Bu yüzden 4 gündür kamuoyuna yansıyan bu ciddi bilgi ve iddiaların cevaplanması gerekiyor.
Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen terör örgütü KCK soruşturmasında belki de en kritik aşama son 4 günde yaşandı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya'nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Emre Taner, Afet Güneş ve iki ismi ifadeye çağırdı. Bu isimler çağrıya uymadı. Bunun üzerine yakalama emri çıkarıldı. Dün ise Savcı Sarıkaya'ya dosyadan el çektirildi. Hemen ardından emniyet müdürleri Yurt Atayün, Erol Demirhan ve Ali Fuat Yılmazer Ankara'ya tayin edildi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, savcılar görevi değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Buna rağmen tartışma; Fidan'ın ve diğer MİT'çilerin kanunen Başbakan'ın oluru olmadan ifadeye çağrılamayacağına, Oslo görüşmelerinin talimatını Erdoğan'ın verdiğine yoğunlaştı. Kişiler konuşulurken, suçun ne olduğu gözden kaçırıldı. Peki soruşturma dosyasının içeriğiyle ilgili yansıyan iddialar cevapsız mı kalacak?

MİT GÖREVİNİN DIŞINA ÇIKTI

Örneğin şu bilgiler önemsiz mi? "Başakşehir'de, Ergenekon ve Balyoz savcılarının hâkim lojmanlarına silahla saldıranlardan biri MİT'in haber elemanı çıktı. İbrahim Tatlıses'e suikast için Abdullah Uçmak'a 2 Kalaşnikof'u MİT'in haber elemanı teslim etti. 6 Temmuz 2011'de Öcalan, KCK Yürütme Konseyi'ne 6 sayfalık el yazısıyla mektup yazdı. 10 Temmuz'da MİT heyeti aracılığıyla Kandil'e ulaşan mektubun ardından 14 Temmuz'da Öcalan'ın talimatıyla 13 askerin şehit edildiği Silvan saldırısıyla 'halk savaşı' başlatıldı. Son 3 yılda MİT'in haber elemanları sadece İstanbul'da yaklaşık 50 olaya karıştı." Soruşturma savcıları ya da kolluk güçleri suça bulaşmış kişilerle karşılaştıklarında ne yapmalıydı? Bunları MİT yöneticileri biliyorduysa, bu hususlarda gereği için ne yapıldı?
Olayın diğer yönü ise kanlı terör saldırıları sürecinde KCK'nın paralel devlet iddiasıyla yapılanmasında nasıl beslenip büyüdüğü. İddialar vahim nitelikte. Bazıları 'ne var bunda, MİT'in görevi terör örgütlerine sızmaktır' diyor. Ancak iddialar görevin ötesine geçildiğini gösterecek derece açık şekilde ihlalleri gündeme getiriyor. Örneğin, MİT heyetinin istihbarat toplama görevinin dışına çıkarak örgütün yönetilmesine aracılık ettiği, örgütün silahlı faaliyetlerine göz yumduğu, KCK yapılanmasının MİT heyeti gözetiminde tamamlandığı, Özerk Kürdistan'a imkân verilmesinin planlandığı; PKK'nın özerk Kürdistan'da polis gücü haline getirilmek istendiği ileri sürülüyor. PKK/KCK Önderlik Komitesi'ne yönelik operasyonda 12 ses kaydı, 19 mektup bulunuyor. Aynı bilgilere göre MİT elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesine yönelik harekete geçmiyor. Yani istihbarat toplama vazifesi aşılarak, devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşma noktasına varılıyor. Hatta güvenlik birimlerinin operasyonlarını engellemek için çalışma yürütülüyor...

SAVCILAR BUNLARI SORMASIN MI?

İddialar sürüyor. Ve hiçbiri yenilir yutulur cinsten değil. Kimse soruşturma dosyasındaki bilgiler ve delillere, savcılar kadar vâkıf değil elbette. Peki görevi aşan faaliyetlerde bulananların Anayasa'yı, kanunları ihlal ettikleri iddiaları sorulup, sorgulanmayacak mı? Bu iddiaların her biri aylarca tartışılır. Şimdi tekrar soralım: Savcılar "MİT'in doğrudan temaslarında ve örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının engellenmesine yönelik harekete geçmediğini, 'demokratik özerklik' ilanında katkılarının ne olduğunu, Habur'un hükümete karşı operasyon olarak planlandığını sormasın mı?
Kaynak:En son haber